Artık kamuoyu algısı sosyal medya üzerinden yönetiliyor. Öyle ki ABD'deki 2016 seçimlerinin Rusya tarafından Facebook üzerinden manipüle edildiğine dair iddialar bugün yargıda.
Sosyal medyadaki atmosferi kimin hangi amaçla oluşturduğu ve yönlendirdiği üzerine geliştirilen teoriler de muhtelif. Ancak delilsiz ve tutarsız iddialar üzerinde kafa yorup yumağa dolanmanın anlamı yok. Sadece bu işe soyunanların motivasyonunun siyasi hedeflerden ziyade ekonomik çıkarlar olduğunu akıldan çıkartmamız yeterli.
Yani o meşhur algoritmanın dini imanı para. Bizzat yazılımcılarının bile "Kar amaçlı, dezenformasyona dayalı iş modeli bu" diye tanımladıkları bir sektörden bahsediyoruz.
Böylece sanal alemde bize biçilen rolün ne olduğunu daha rahat anlayabilir ve operasyonlara alet olma mekaniğini fark edebiliriz.
Zira durum ciddi. İnsanların henüz anne karnındaki çocuklarına hatta besledikleri evcil hayvanlarına Instagram, Twitter hesabı açmalarını "ihtiyaç" haline getiren bu yeni alemde pazarlanan ürünün kendisi biziz!
İnternette, ücretsiz üçer beşer alınan o hesapları ve "Bir ürün için para ödemiyorsan ürün sensindir" ilkesini düşünün.
Hiç mi şüphelenmiyorsunuz?
***
Paralel hayatın geldiği seviyede bu farkındalık artık ne kadar işe yarar bilmiyorum? Ama yarasa iyi olur.
Çünkü iş çığırından çıkmış durumda. İletişim teknolojilerinin seyrini belirlediği İkinci Dünya Savaşı'ndan beri bir trilyon katına çıktığı söylenen işlem gücü, o gün bugündür aynı evrim seviyesinde olan insan beyninin algı sınırlarını zorluyor. Aradaki makas gerçekliğimizi tehdit ediyor.
Normalde yerelde küçük bir çevrede etki yaratacak tekil olaylar, ülkenin hatta dünyanın gündemine girebilecek küresel genellemeler haline gelebiliyor.
Bilmem nerenin bilmen ne mahallesinde kediye işkence eden bir manyağın eylemi, toplumsal ve yaygın bir eğilimmiş gibi gündeme geliyor, tartışılıyor.
Bu da bireyleri güvensiz, karamsar ve umutsuz bir ruh haline sokup manipülasyonlara açık hale getiriyor.
***
Görüyorsunuz, her gün Twitter Adalet Sarayında bir yargılama var. Daha doğrusu yargısız infaz.
Şu tutuklansın, şunlar asılsın, bunlar ülkeden kovulsun...
Ayrıntılarına dair hiçbir şey bilmediğimiz olaylar, netleşmesi için süre ve daha fazla delile ihtiyaç duyulan intiharlar, cinayetler, tacizler, kavgalar hakkında telaşla hükme varıyoruz. Elimizi çabuk tutmalı, herkesten daha fazlasını söylemeli, mümkünse sert ve net olmalıyız ki daha çok tık alalım.
İşin demokrasi ve özgürlüklerimiz için daha tehlikeli yanıysa siyasilerin, yöneticilerin ve yargının oluşan sanal kolektif histeriye teslim olmaları... Kamuoyu algısı sandıkları manipülasyona teslim olup onun dümen suyunda hareket etmeleri... Twitter engizisyonuna düşenleri karakola çağırmaları... Siyasi ikbal peşindeki meczupları ciddiye alıp gündemi trollemeleri.
Bu kaos karşısında hukuktan siyasete onca bedel ödenen müştereklerimizde ısrar etmekten başka şansımız yok.
Cesur olmalı, bu sanal gürültüye pabuç bırakmamalı, kendimize, gerçekliğimize, insanlığımıza sahip çıkmalıyız.