Bu denli önemsenen koronayla ilgili kimse farklı şeyler duymak istemiyor. Hayatımıza giren yasakların pandemiyle mücadeledeki işlevselliğini ve temel özgürlüklerimiz, refahımız açısından uzun vadede oluşturacağı tehlikeyi sorgulayanlar "başıbozukluğu" teşvik etmekle itham ediliyor.
Hipnozu andıran bu halin pek çok sebebi olabilir.
Birincisi propaganda çok yoğun. Hayat gailesine düşmüş insanların da, kısmen huzur buldukları teslimiyeti terk etmeye niyetleri yok.
İkincisi, çare olacağı söylenen izolasyon tedbirlerine uyan bireyler, bugüne kadar çektikleri eziyetin nafile bir çabanın ürünü olduğunu kabul etmek istemiyorlar.
Bir diğer sebepse, gir deyince eve girilen çık deyin maskeyle sokağa çıkılan, seyahatlerin sınırlandırıldığı, kayıt altına alındığı kontrollü yaşamın çağdaşlık, bilimsellik diye pazarlanması.
***
Oysa başımızı egemen söylemin sistematik ve yaygın olarak önümüze sürdüğü verilerden azıcık kaldırsak, korkutularak zapturapt altına alınmamızı gerektirecek yeni bir tehditle karşı karşıya olmadığımızı kendimiz de göreceğiz.
Zira ölüm hep var. Tek sebebi de korona değil.
2019'da 12 milyon kişi bulaşıcı hastalıklardan, 300 bin anne doğum sırasında, 1 milyon 600 bin kişi HIV/AIDS yüzünden, 8 milyon kişi kanserden, 1 milyon kişi sıtmadan, 5 milyon kişi sigaradan, 2.5 milyon kişi alkolden, 1 milyon 300 bin kişi trafik kazalarında, 1 milyon kişi de intiharla hayatını kaybetti...
DSÖ'nün rakamlarına göre 2019'da sadece gripten ölenlerin sayısı 650 bin kişi! Geçen yıl Türkiye'de ölen 436 bin kişinin yüzde 12.9'u da grip ve benzeri solunum sistemi hastalıkları yüzünden hayatını kaybetti. Yaklaşık 57 bin kişi. Yani günde 156 kişi!
Sizce bu senenin istatistiklerinde gripten ölenlerin sayısı kaç olacak? Sıfır mı?
Peki ya, izolasyon tedbirleri yüzünden gıda ve sağlık hizmetlerine ulaşımı engellenen kaç çocuk ölecek bu yıl dünyada? Çocuk ölümleri korona yüzünden öldüğü kayıtlara geçenleri katlayacak mı dersiniz?
Var mısınız, saat başı ekranlardan ilan edilen korona istatistikleri gibi bu ölümleri de her gün canlı canlı yayınlayalım.
***
Her şeyi geçtim... Pandemiyle ilgili sorularını yüksek sesle sormaya cesaret eden bilim insanları, gazeteciler zaten bir elin parmakları kadar azken seslerini kısma telaşının sebebi ne? Neyin üstünü örtmeye çalışıyorlar?
Dün de okurumuz Cüneyt Aksakal, Instagram'ın, cesur bilim insanlarımızdan Prof Dr. Ahmet Rasim Küçükusta'nın cumartesi günkü yazımın da yer aldığı internet sitesinden yaptığı paylaşımı engellendiğini duyurdu.
Twitter'ın, YouTube'un, açık havada maske karşıtı yazıları, izolasyon tedbirlerinin fayda değil zarar getirdiğini öne süren bilimsel görüşleri sansürlemesinin gerekçesi ne?
Melbourne'de Facebook'tan izolasyon tedbirlerini protesto eden eski bir askerin kapısına sabahın köründe polis ordusuyla dayanacak kadar sizi korkutan nedir?
Siz kimin askerisiniz?
Şimdiden bulunmamış aşının fiyatını açıklayıp spekülasyona başlayan ilaç kartellerinin mi?
Yoksa pandemi bahanesiyle ekonomiyi durdurarak kasım seçimlerinde Trump'ı devirmeye çalışan küreselci koalisyonun mu?
Pozisyonumu hep, "uy ya da öl" diyen yeni dünya düzeninin propagandasına karşı belirledim. Şimdi de safım belli.