Pandemi sürecinde izolasyon tedbirlerine başvuran ABD ve Avrupa ülkeleri birbiri ardına normalleşme planlarını açıklıyorlar..
Okullar, alışveriş merkezleri, plajlar, oteller, berberler, ibadethaneler izolasyon tedbirleri kısmen gevşetilerek açılıyor.
İki arada bir derede kalan yönetimlerin işi gerçekten zor.
Bir yanda bilimsel otoritelerin, hayatın başka alanlarıyla etkileşimini hesaba katmadan yaptıkları tedbir önerileri... Diğer yandaysa seçmene vaat edilen, ekonomiden ulusal güvenliğe kadar onlarca domino taşını devirmeme görevi...
Kriz gündemi öylesine yaygın ki aşmak için eski metotlar bile etkisiz kalıyor.
"Dünyanın süper gücü", "parayı basıp geçen" ABD'ye bakın... Ülkede pandemi dönemi işinden olanların sayısı daha şimdiden 30 milyona ulaştı!
Çığın böyle büyüyerek devam etmesi halinde, şu ana kadar koronavirüsten 75 bin kişinin öldüğü açıklanan ABD'de sizce başka sebeplerden kaç kişi hastalanır, ölür?
***
Türkiye de pandemi sürecinin başından beri
izolasyon tedbirlerini en sıkı uygulayan ülkelerden birisi.
CNN International ve BBC gibi, bizim buralara pek muhabbet beslemeyen televizyonlarda bile Türkiye'nin sergilediği
"disipline" dair haberler yayımlanıyor. Yönetimin kararlı ve hızlı hareket etmesine, Türkiye'deki
sağlık sisteminin kurumsallığına övgüler düzüyorlar.
Geçtiğimiz gün Türkiye'de de ABD'deki Avrupa'daki uygulamalara kısmen benzeyen bir normalleşme planı açıklandı.
Süreci başından beri titizlikle götüren
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca normalleşme planından bahsederken bile çok dikkatliydi. Yeni dönemin adını
"Kontrollü sosyal yaşam" koyduklarını açıkladı. Maçlara devam kararını açıklayan Futbol Federasyonu'na "sorumluluk kendilerindedir" dedi.
***
İçinde bulunduğumuz dönemde tıbbın ve siyasetin zorlukları, handikapları aşağı yukarı bunlar...
Medyaya baktığımız da ise
"evde kal" çağrısından başka bir şey görmüyoruz
. İleriye dair projeksiyonları tartışmaya açmaya kimsenin cesareti yok. Alternatif bilimsel ve siyasi ve sosyal önermelerde bulunanlar yok sayılıyor. Elbette sosyal medyada görüldükleri yerde de "akademik linç"e maruz kalıyorlar.
Bu haliyle de medyanın neye faydasının olduğu tartışmalı.
Oysa bu hayattaki tek hedefimiz koronadan korunmak değil.
Ruhsal ve fiziksel bütünlüğümüzü korumak gibi temel mecburiyetlerimiz de var.
Tedavi hastalıktan daha acı verici olmamalı derler. Pandemi süreçlerinde
alınan tedbirlerin
korkulandan daha büyük ve yaygın sonuçlara yol açabileceği ihtimalini de soğukkanlılıkla tartışmaktan
geri durmamalıyız.