Esad rejiminin İdlib'de yaptığı ileri hamle, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki hassas pozisyonunu yeni bir fiili duruma doğru sürüklüyor.
Yaşananlar sürpriz değil. Soçi ve Astana süreçlerinde orta yol bulunup engellenmeye çalışılan bir olasılık sadece.
Çünkü herkes işini yapıyor.
9 yıldır bir bölgede de olsa egemenliği korumayı başaran Esad'ın içerideki destekçilerinin önüne bir "umut" koyması gerekiyordu. O da Türkiye, hazır Libya ve Doğu Akdeniz meselelerine odaklanmışken "boşluktan" yararlanmaya karar verdi. Tuttu, İdlib'de Türkiye'nin Rusya ile mutabakat sonucunda oluşturduğu kontrol noktalarını hedef aldı. Böylece, Suriye konusunu bu küresel gündeme dahil edivermiş oldu...
Elbette Esad'ın, doğrudan Türk ordusunu hedef alan bu stratejik kararı tek başına alması mümkün değil...
***
Rejim'in hamisi Moskova
ıslık çalarak "yeni kozunu açık ediyor. Putin'in sözcüsü
Peskov "Liderlerin bunu gerekli görmesi halinde,
görüşmenin en kısa sürede ayarlanabileceğine dair hiçbir şüphe yok" diyerek "pazarlığa" açık olduklarını ilan ediyor.
Dün Haseke ilinin kuzeydoğusundaki Rümeylan petrol sahasına ulaşmak isteyen Rus askerlerinin yolunu kesen ABD ise bir anda Türkiye'nin müttefiki olduğunu hatırladı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Ortagus şu açıklamayı yaptı:
"Bu tür eylemlerin karşısında
NATO müttefikimiz Türkiye'nin yanında duruyoruz ve hayatını kaybeden (askerler)
için Türk hükümetine taziyelerimizi
gönderiyoruz.
Türkiye'nin meşru kendini savunma eylemlerini tamamıyla destekliyoruz. Bu konu hakkında Türk
hükümeti ile görüş alışverişinde bulunuyoruz."
***
Türkiye İdlib'de Rusya'nın vekili Esad'la karşı karşıya gelirken,
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Moskova ile
köprüleri çoktan atan Ukrayna'daydı.
Cumhurbaşkanı, Putin'in önceliklerinden olan
Kırım konusunda
Türkiye'nin tutumunu bir kez daha güncelledi.
4 milyona yakın
"potansiyel mülteci" sivilin yaşadığı İdlib'in yalnızca
Türkiye'nin değil
tüm Avrupa'nın sorunu olduğunun altını çizdi.
Krizin muhataplarını çoğalttı...
Erdoğan'ın bir yandan da Trump yönetimiyle yeni bir kanal açacağını tahmin emek zor değil...
Keşke bu seferlik, muhalefet, Türkiye'nin ulusal çıkarlarını, refahını doğrudan ilgilendiren
İdlib konusunda ezberini bozabilse.
Bir kez olsun, geçmişe yönelik eleştirilerini muhafaza edip,
dış politikada oluşan bu kutuplar arasında, 'amasız' Türkiye'nin yanında durabilse...
Sorunun göç ve mülteciler boyutu üzerinden
Avrupa'ya taşınmasına katkı verse...
Yaralı parmağa işese...
Ama tabii TÜİK'in son nüfus verileri üzerinde tepinip
"Ülkeyi Suriyeliler doldurdular" diye söylenmenin konforu dururken, kim uğraşacak şimdi
akılcı, saygın siyasetle falan değil mi?
Bu arada
83 milyon olmuşuz!