Vahşice katledilen Muammer Kaddafi'den sonra Libya'da seçimle iş başına gelen Ulusal Mutabakat Hükümeti hedefte.
Küreselci çete, Mısır'da olduğu gibi, Orta Doğu ve Akdeniz'de her dediklerini yapacak, istedikleri anlaşmanın altına imza atacak "seküler" bir diktatörü iş başına getirmek istiyor.
Seçtikleri piyonsa, "Halife" isimli, içeriden, kullanışlı bir işbirlikçi. Geçtiğimiz yıl Libya'da başarısız bir darbe girişiminde bulunan General Halife Hafter.
Hafter, Kaddafi'nin eski komutanlarından. Çad Savaşı'nda esir düşünce ABD'nin yardımıyla kurtarılmıştı.
Bundan sonrası size çok tanıdık gelecek...
"General Halife" bu olaydan sonra Pennsylvania'nın hemen güneyindeki Virginia'ya yerleşti. CIA'nın kontrolünde, Kaddafi'yi devirmek için çalıştı. 1993 yılındaki darbe girişimini yönettiği gerekçesiyle ülkesinde idam cezasına çarptırıldı.
Yeniden sahneye sürülen ve kendine uluslararası meşruiyet yaratmaya çalışan Hafter'in en büyük vaadi, Trablus'taki meşru hükümetle Akdeniz için bir anlaşma yapan Türkiye'yi bölgeden uzak tutmak.
"Tek bir Türk gemisi bölgeye giremez" diye TV'lerde naralar atıyor.
***
Çaresiz kalan Libya hükümeti geçtiğimiz günlerden Türkiye'den asker talep etti.
Dün de TBMM'de bu talebe olumlu yanıt veren
Libya Tezkeresi kabul edildi.
Meclis'teki oylamada HDP ve İyi Parti ile birlikte "hayır" oyu veren CHP'nin Grup Başkanvekili Engin Altay "
Mehmetçiği lejyoner gibi kullanmak bu meclise yakışmaz.
Oraya
asker değil diplomat gönderin." diye yakınıyordu.
Her yönden talihsiz bir açıklama!
Neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
***
Birincisi, Türkiye BM'nin ve AB'nin tanıdığı UMH ile çok başarılı diplomasi trafiği yürüttü.
27 Kasım'da da Trablus'la "
Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırmasına Dair" bir
anlaşma yaptı.
New York Times'ın bu anlaşmayla ilgili yaptığı yorumu,
"kazananın" kim olduğunu çok net ortaya koyuyor:
"Erdoğan, Osmanlı'dan kalma Mavi Vatan'ı hayata geçiriyor!" İkincisi, ordular, diplomatik kazanımları,
anlaşmaları ve ulusal çıkarları korumak için vardır.
Birilerinin alıştığı gibi içeride darbe yapmak için değil.
Şimdi de Akdeniz'de Türkiye'nin hakkı olan petrol ve doğalgaz pay ediliyor...
Ankara da bölgedeki egemenlik haklarını teslim eden bir anlaşmayı korumak, kararlılığını göstermek ve elini yükseltmek için "ordu kartını" açıyor. "Gerekirse" asker de kullanabileceğini rakiplerine ilan ediyor.
Yani diplomasiye devam ediyor ama bir üst perdeden...
Uluslararası hukuk, mantık ve siyaset açısından tablo bu kadar net.
Bence kimin kime paralı ya da gönüllü askerlik yaptığı da...
Her seferinde Türkiye'nin rakiplerinin tezlerini savunanların... Japonya'sından Kanada'sına herkesin asker gönderdiği yakın coğrafyamızda TSK'nın varlığı sorgulayanların...
Bugün de
CIA tetikçisi General Halife'yle, Yunanistan'la, Fransa'yla, Suudi Arabistan'la, BAE ile yoldaş olanların, tek motivasyonunun
"muhalefet etmek" olduğuna siz inanıyor musunuz?
Keşke mesele o kadar masum olsaydı!