ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence'in tüm suratsızlığıyla (poker face manasında) Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda belirmesinden saatler önce basına sızdırılan mektup gündemi sarstı.
Mektupta, ABD Başkanı Trump bildiğimiz üslubuyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı PKK-YPG'ye operasyon yapmaması konusunda uyarıyordu... Ankara'dan, Pence'in konuşma notlarında "Kürt general" diye geçen bir YPG temsilcisiyle müzakereye başlamasını isteyen Trump, yine ekonomik sabotaj tehdidi savuruyordu.
Diplomatik kaynaklar 9 Ekim tarihli olduğu belirtilen mektubun "çöpe atıldığını" açıkladılar. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de dün İzmir'de, Türkiye'nin mektuba operasyonla cevap verdiklerini söylüyordu:
"... Tüm bu üsluplara karşı Sayın Cumhurbaşkanımız ve Türkiye Cumhuriyeti 9 Ekim saat 16.00 itibarıyla gereken cevabı vermiştir!"
***
Mektubun Pence'in Türkiye ziyaretinden saatler öncesi yayınlanması amacını açık ediyor. Belli ki
toplumsal psikolojiyi aşırı uyararak diplomasi sürecini manipüle etmek istiyorlardı.
Stratejisi,
Suriye'de Esad dışında Türkiye için bir tehdit görmeyecek kadar derin olan
okyanus ötesi İslamcıların verdikleri
tepkiler de operasyonun bir göstergesiydi.
Türkiye'nin, Hillary'nin her istediğini çak diyerek yapan
son başkanı falan ağız birliği etmişçesine Cumhurbaşkanına
ABD ile diplomatik ilişkileri kesmesini öğütlüyorlardı!
Neyse ki Erdoğan ciddi ve soğukkanlı bir siyasetçi.
Dün bu
özelliğini bir kez daha gösterdi. Trump'ın temsilcisi Pence
ile yaptığı uzun görüşmenin ardından
çıkan sonuç ortada...
Açıklanan
mutabakata göre ABD tetikçisi YPG'lileri de yanına alıp,
Türkiye'nin süreci başından beri ısrarcı
olduğu
32 kilometrelik hattın gerisine çekilecek. Bunun karşılığında da
Türkiye operasyonuna 120 saat ara
verecek.
Evet, Erdoğan spekülasyonların, tehditlerin hakim olduğu bir atmosferde
daha fazla kan dökülmeden
güvenli bölge planını kabul ettirmiş oldu. Ayrıca Türkiye'ye karşı açıklanan yaptırımların geri çekilmesini de sağladı.
***
Erdoğan zoru başarıyor.
Zira bu kurtlar sofrasının üzerinde
ipte yürüdüğü yetmiyormuş gibi bir yandan da
Türkiye'nin başını dik tutmayı ve içte
küreselcilerden kırıntı bekleyen siyasilere fırsat vermemeye çalışıyor...
Kuralsızlığın kural olduğu, ABD Başkanının diplomasiyi
twitter trolü seviyesine çektiği yenidünya düzeninde Türkiye'nin uzun vadeli stratejik çıkarlarını popülizme ve gündelik siyasete kurban etmeden yürümek kolay iş mi?
Bu sancılı süreçlerde Türkiye'yi Erdoğan yerine başka bir rakibinin yönettiğini düşünsenize...
Mesela "YPG'yi terör örgütü olarak değil,
vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum olarak görüyorum" diyen Kemal Kılıçdaroğlu'nun falan...
Düşünemiyorsunuz değil mi?