CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun yargılandığı davada dün karar açıklandı.
Kaftancıoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni alenen aşağılama" suçundan 1 yıl 8 ay, "kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret" suçundan 1 yıl 6 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Basında yer alan haberlere göre heyet, Kaftancıoğlu'nun aldığı cezayı, karara karşı şiir okumamasını pişmanlık duymamasına delil göstererek ertelemedi.
Mahkeme ayrıca, Kaftancıoğlu için "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan 1 yıl 6 ay, "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek" suçundan 2 yıl 8 ay, "Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan da 2 yıl 4 ay hapis cezası kararı verdi. Yargı muhabirlerimizden edindiğim bilgiye göre, Kaftancıoğlu'nun toplamda aldığı 9 yıl 8 ay 20 günlük hapis cezası hakkında son kararı Bölge Adliye Mahkemesi verecek.
***
Daha önce de defalarca ifade ettiğim gibi,
hakaret davalarında hapis cezası verilmesine ilkesel olarak karşıyım.
Elbette istediğim, ceza yasalarına rağmen hakaret fiilinin suç sayılmaması değil.
Sadece bu tür davalarda, diğer hukuk devletlerinde de olduğu gibi
, para cezası türünden yaptırımların uygulanabileceğini söylüyorum. Çünkü bunun daha medeni ve caydırıcı bir alternatif olduğunu düşünüyorum.
Terör örgütü propagandası yapmak gibi,
dünyanın kurumsallaşmış hiçbir demokrasisinde meşru siyasetin sınırları içinde görülemeyecek suçlarsa daha ciddi bir mesele.
Hele ki,
Türkiye gibi saldırılarda bugüne değin on binlerce kurban vermiş, sınırlarının hemen yanı başında ABD destekli bir terör ordusu hazır bekleyen, ulusal güvenliği yakın tehdit altında olan bir ülkede...
İşte bu yüzden söz konusu suçun tanımı daha net yapılmalı. Böyle bir suçtan mahkûm olan kişinin,
örgütsel bağlantısına dair tweet'ten daha somut deliller de ortaya koyulmalı. Kuşkusuz bu görev de yine, topu medyaya atmaya alışan yargı organlarına düşüyor.
Öyle ya, devletin böylesine ciddi gördüğü bir suçu
1 yıl 6 aylık hapis cezasıyla geçiştirmesi sizce de garip değil mi?
***
Elbette buraya kadar anlattıklarımız hukuk devletinin evrensel çerçevesi ve mantığıyla ilgili.
Cumhuriyetin kurucu partisinin İstanbul İl Başkanlığı gibi önemli bir görevi yürüten bir Kaftancıoğlu'nun
duruşmanın ardından yaptığı şu açıklamayı
ise sanırım aynı düzlemde konuşmak
olanaksız:
"Kararlar duruşma salonlarında değil, saray odalarında alınıyor.
Mafya yöntemleriyle siyaseti yönlendirmeye çalışanlarla mücadelemiz yeni başlıyor!" Kaftancıoğlu, hakkında hüküm açıklayan
mahkemeyi bir mafya örgütlenmesinin ayağı olarak gördüğüne göre karara da şaşırmamış olmalı. Hatta parti olarak yönetmeye talip olduğu
devleti böyle konumlandırdığına bakılırsa bugünkü kararı öngörmüş bile olabilir.
Keşke yargımız da
Erdoğan gibi bir numaraya yükselmenin tek yolunun hüküm giymek olduğunu sanan atanmamış
kahramanların ülke gündemini trollemelerine
ve siyaseti manipüle etmelerine
zemin oluşturmayacak bir hukuk sistemi
için kafa yorsa.
Umarım Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün dün Meclis gündemine getireceklerini söylediği yargı reform paketinde bu perspektif de gözetilir.