Solcuların çok kullandığı bir kalıp var... Somut durumun somut tahlili.
Evet, rahatça anlaşılacağı üzere ideolojiyle, teoriyle çelişkili pratiklerin izahı için kullanılıyor.
Ama bu kalıbı "Zamanın ruhu" gibi gevşek kavramlarla karıştırmamak lazım. Hatta tam tersi onu "zamana rağmen" diye tarif etmek daha doğru olur.
Mesela hükümet emekçilere, emeklilere zam mı yaptı? Ve siz emek sermaye çelişkisinde safınızı belli etmiş bir devrimcisiniz. Emekçilerin daha iyi yaşam koşullarına sahip olmaları için mücadele verdiğinizi söylüyorsunuz.
Ne yapacaksınız, alkış mı tutacaksınız?
Dikkatinizi çekerim... Zammı yapan, yine bir somut durumun somut tahlili yaparak desteklemeye karar verdiğiniz "düzenin" muhalefetteki "küçük burjuva partisi" değil.
Bütün "devrimci" sendikaların, belediye çalışanlarına yaptığı yüzde 40 zammını kendisine sarılarak karşıladığı İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer'den falan bahsetmiyoruz yani.
Neyse, "nispi refahın" emekçilerin mücadeleden kopması için kompradorların bir tuzağı olduğundan falan bahsedip tartışmayı uzatmayalım, kafaları karıştırmayalım.
Böylesi bir durumda nasıl bir somut durum tahlili yapılacağını göstermesi için gelin solcularımızın biricik gazetesi Cumhuriyet'teki eski bir tartışmaya bakalım.
İlhan Selçuk, AK Parti iktidarının benzer bir icraatı üzerine Cumhuriyet'in artık 'doğruya doğru, yanlışa yanlış' diyen bir rasyonelliğe geçeceğini ilan etmişti.
Aynı gazeteden Oktay Akbal'a göreyse, bu "gerici iktidarın" olumlu bir şey yapması ontolojik olarak imkânsızdı. Yaptıkları olumlu işler bile yanlış bulunmalı ve bu devrimci tavır iktidar yıkılıncaya kadar sürdürülmeliydi.
Akbal 'Kartalca Yıkılmalıdır' başlıklı yazısında Selçuk'a şöyle sitem ediyordu:
"Roma tarihinde bir senatörden sık sık söz edilir. Bu senatör, toplantılarda hangi konu açılırsa, hangi sorun söze gelirse bir tek cümle söylermiş: Kartalca yıkılmalıdır... Biz de 'AKP iktidarı yıkılmadan Türkiye'nin hiçbir sorunu çözülemez' diyenlerdeniz."
Sorumuzun cevabı belli ve bir o kadar değil mi?