Kırk yıl önce 1 Şubat'ta, Milliyet gazetesinin kurucu genel yayın müdürü Abdi İpekçi suikasta kurban gitti.
12 Eylül'ün işaret fişeği olan bu gladyo suikastın tetikçisi Mehmet Ali Ağca daha sonra cezaevinden kaçırılacak... İpi de Papa'ya kurusıkı bir suikast girişiminde bulunması için gevşek bırakılacaktı.
Kıymetli gazeteciyi anmak için bir toplantı yapıldı. İzleyemedim. Ancak İpekçi'nin sevgili kızı Nükhet'in yine üzgün olduğunu hissettiğim açıklamalarını okuyunca merak ettim. Haberleri şöyle bir taradım.
Nükhet Hanım toplantıya babasını anlatması için çağrılan Ertuğrul Özkök'e "Siz Aydın Doğan'la çalışan gazeteciler daha önceki dönemi çok anlayamazsınız" diye sesleniyordu!
***
Aranızda Acaba Özkök yine ne yapmış diye
merak edeniniz kaldı mı bilmiyorum ama madem bahsettik anlatayım...
Ertuğrul Bey, ölümü bir dönemeç olan gazeteciyi anlatması için çağrıldığı toplantıda yine
komplekslerinden bahsetmeyi yeğlemiş... Meğer
mühim vakadan aklında kalan, meslektaşı Abdi Bey'in suikasta uğradığı sırada sürdüğü otomobilin
BMW olmasıymış.
Gözün kör olsun kapitalizm falan demeyin.
Yılmaz Özdil tipi gazetecilerin Atatürk'le aldattığı okurlarından 4 saatte 5 milyon toplayabildiği bir ülkede her şey serbest piyasa sınırları içindedir.
Yani Ertuğrul Bey'e
fazla yüklenmişsin Sevgili Nükhet. Baban hakkında
başka ne anlatmasını bekliyordun ki?. Ayrıca bir noktada hatalısın.
Kendisi yalnızca
Aydın Doğan'ın değil Demirören'lerin de gazetecisidir. Lütfen.
***
Evet, Ertuğrul Bey'i söylediklerinden, yazdıklarından tanırım. Arada, benimle ilgili anlamsız kehanetlerde bulunur, sataşır.
Ebedi patronu Aydın Bey'i de ipini gevşek tuttuklarının kininden bilirim...
Abdi İpekçi'yi ise çok tanımıyorum elbette. O öldüğünde
ben daha doğmamıştım.
Ama bereket,
memlekette o günlerden aklında, ölen meslektaşlarının sürdüğü arabalarının markalarından fazlası kalan
gerçek gazeteciler var. Merak ettiklerimi bu ustalardan okuyup öğreniyorum.
Çok şanslıyım, onlardan biri benim en iyi arkadaşlarımdan,
Mehmet Barlas. Sağ olsun beni,
Venezuela dönüşü uçakta da yalnız bırakmadı.
Turkuvaz Kitap'tan çıkan,
Göksan Göktaş'ın kendisiyle yaptığı söyleşi kitabı
"
Dün Dündür"ü keyifle,
ayraca davranmadan okudum.
Kitabın girişinde, Sevgili
Selim İleri'nin dostunu anlattığı sunumu da
harikaydı.
Medya dünyasına ve patronlara dair eğlenceli hikâyelerin yer aldığı kitabın İpekçi ile bölümünde de çok çarpıcı bilgiler var.
Her patronla çalışan ama
bedel ödemeyi göze alıp
hiçbirinin adamı olmayan; işte tam olarak bu yüzden
her devirde gazeteci kalan Mehmet Bey'in
"
Dün Dündür" söyleşini hepinize tavsiye
ederim.
İyi ki varlar.