Ünlü İtalyan Yönetmen Pasolini, "Kültürel bir çöl yaratılmışsa orada her şey satılabilir; çünkü çölde her şey mucize etkisi yaratır" diyordu.
Uzun yıllar, yalnızca ekonomiyi değil, kültürel ve politik hayatı da sınırlandırılması için sıkı gümrük duvarlarıyla çevrelenen Türkiye bir çöldü.
Bu çoraklıkta duayen gazeteci diye parlayan pek çok ismin en büyük numaraları da dil bilmeleri, dünya görmeleriydi.
Böylece yabancı yayınları takip ediyordu. Hatta çoğu zaman birebir çevirip önümüze koyuyorlardı.
Bizler de "vay be" diye üzerlerine atlıyorduk. Adamlar her şeyi nasıl da takip ediyor, biliyorlardı ama!
İçlerinde en meşhuruysa kuşkusuz, zamanında tam sayfa yazılarıyla tanıdığımız aksaçlıydı. Hani şu FETÖ'nün 15 Temmuz girişimi başarısız olunca nedense kendini Türkiye'de güvende hissetmeyip yurt dışına tüyen "liberaller" var ya, onlardan biri işte.
***
Derken
internet hayatımıza girdi. Ödev yapmak için kütüphaneye giden bir nesil olarak, bir tıkla dünyanın bilgisine saniyede ulaşmak bizler için
şok edici bir deneyimdi.
Çünkü
çölün şarlatanlarının inşa ettiği gerçeklik neresinden tutsak elimizde kalıyordu.
Ne batı söyledikleri bir batıydı ne de doğu yerleştirdikleri pozisyondaydı...
İnsanlar, bilgi
üzerindeki tekelin kalkmasıyla birlikte, onca yıl ideal olarak sunulan, hedef olarak önümüze koyulan medeniyetin
hali pür melalini gördüler.
Bu da "aşağılık kompleksinin", "bizden adam olmaz" kabulünün, "yerli olan kötüdür, geridir" algısının kırılmasını sağladı.
***
İşte Türkiye'deki dönüşüm sürecinin lokomotifi nedir sorusunu düşününce aklıma ilk gelen etken bu
kolektif özgüven oluyor.
Yıllarca kendi ülkesinde
çevrede tutulmuş, kendine, yaşama ve geleceğe olan inancı güdükleştirilmiş bir halkın bu umudu da
basiret sahibi yöneticilerin yolunu açtı.
Bugün Türkiye, dışarıya buğday arpa gönderen değil,
teknoloji üretip satmaya cüret edebilmiş bir ülke.
Ceviz aldığı
Ukrayna'ya, daha önce
İsrail'den parasıyla bile almadığı SİHA'lardan yapıp satıyor.
Hala çölün yeşerdiğini kabul edemeyen
talihsiz bedevilerimizse kendilerine şarlatanlar arıyorlar. Yani
yine
mucize bekliyorlar.