Hıncal Uluç dünkü köşesinde aklıselim çağrısı yapıyordu... Arda'ya, "Acaba ruhsal bir sorunu, profesyonel bir yardıma ihtiyacı mı var" diye sorulmadığından yakınıyordu.
Uluç haklı. Hep söylüyorum, yirmisinde milyonları bulup, altmışında kebapçı basan hocaların tedrisatından geçmiş bu parlak sporcularımıza psikolojik destek şart.
Peki ya, genç sporcularımıza hayatta karşılaştıkları sorunlar için yıllardır "adamlığın" el kitabını yazanların durumu ne olacak?
Mesela "spor adamı" da olan Fatih Altaylı. Bugüne değin öfke kontrol problemi yaşadığına dair hakkında çıkan haberleri toplasak kitap olacak Fatih Bey...
Daha geçen gün sinirlerine hâkim olmadığı için Arda'ya "adam mısın" diye soruyordu. Ardından hızını alamayıp, trafikteki vatandaşın "adamlığını" sorguluyor, magandaların kafasına göre aracını park etmesinden... Sürücülerin kural nizam dinlememesinden... Üstüne üstlük "adamlıktan nasibini" almamış tiplerin uyarılınca da "sen benim kim olduğumu biliyor musun" diyerek üste çıkmalarından yakınıyordu.
Ama gelin görün ki aynı Fatih Bey, daha yazıların mürekkebi kurumadan, bir trafik polisine bağırıp çağırıp küfür ederken kameralara yakalandı.
Altaylı, izahat yazısında "Karısının hastalığından" bahsediyor. Geçmiş olsun. Keşke polisin sıradan "park etmek yasaktır" uyarısını şahsi algılamasaydı... Soruna düğüm atmak yerine çözmek için uğraşsaydı, memura durumunu izah etseydi... Böylece hem eşini daha çabuk hastaneye götürür hem de biz izahata boğmazdı.
Şimdi söyleyin, bir polisi, görevini yapması, hastaya yardım etmesi için medeni bir diyalogla ikna edemeyen abileri ortalıkta "adamlık" dersi verirken... Arda gibi toy gençlerin bindikleri dalı racon diye kesmelerine şaşırılır mı? Ortam bu.
***
ARDA HAKKINDA SON KARARIM
Hakkında 12.5 yıl ceza istenen Arda'nın son vukuatıyla ilgili kafamda oluşan kanaat şu: Sabaha karşı Emirgan'da gencecik insanların sıkıştığı o klostrofobik kulüpte alkol duvarı aşıldı. Mantık vestiyere asılınca da her zaman olduğu gibi, yanlış anlaşılmalar, şakalar, kıskandırma oyunları vs. çığırından çıktı.
Zaten aksiyonun sonrasında yaşananlar da, taraflardan birinin anlattığı netlikte, sarkıntılık sonrası gelişen bir kavgayla karşı karşıya olmadığımızı gösteriyor. Zira yaygın olarak kabul gören senaryoda başı önde olması gereken karakterin, Arda'nın bıçkınlığı akışı bozuyor.
Öyle ya, başkasının karısına sarkan bir yüzsüz, olayın birkaç yumrukla atlatılmasına şükreder, oturur oturduğu yerde... Yüzleşmek için kendisini suçlayanların peşine düşmez. Eşini taciz ettiği söylenen adamın tedavi olduğu hastaneye gitmez. Gitse bile kadının kocasının eline bir silah verip "yaptığıma inanıyorsan vur" demez.
Elbette bu anlattıklarım, genç futbolcunun kendini ifade etmek için, beyni yerine kafa iskeletini çalıştırmasını, başkalarına fiziki zarar vermesini, hastanelere silah kuşanıp gitmesini haklı çıkartmıyor.
***
KÖSELE
"Ama şerefsiz kelimesi Ahmet Kaya'nın en sevdiği kelimelerden biriydi. Kendisi kullanırdı bu kelimeyi"
Ertuğrul Özkök, "Buket Aydın'la 40" programında Ahmet Kaya için neden "Vay şerefsiz" manşetini attığını anlatıyor.