Hafta sonu Türkiye intihar eden bir babayı konuştu.
İzmit'te evinin banyosunda intihar eden 45 yaşındaki İsmail Devrim'in ölümü gerçekleşir gerçekleşmez "hikâyesi" de kesinleşmişti.
Sosyal medyada, babanın oğluna istediği okul pantolonunu alamadığı için "üzüntüsünden" intihar ettiği bilgisi dolaşıma sokuldu. İşsiz olduğu söylenen Devrim'in, Fenerbahçe tribününde oğluyla çekilmiş formalı fotoğrafları ajansları kıskandıracak bir hızla yayıldı.
Hepimiz hikâyeye çok üzüldük, kim üzülmez ki...
Herkes bir şeyler söyledi. Ünlülerimiz, daha az ünlülerimiz, siyasilerimiz, gazetecilerimiz, tribünler bu hazin olay üzerinden mesajlarını verdiler.
Ne var ki, okuru geçtim, gazetecilerimiz bile, daha kahramanının cenazesi kalkmadan dört başı mamur bir şekilde kurgusu örülen bu hikâyenin anlatıcısını hiç merak etmedi.
Kuşkusuz sorgulayanlar olmuştu. Ama muhtemelen onlar da, tek suçu olaya itidalli yaklaşıp "keşke kaymakamlıktan yardım isteseydi" dediği için sosyal medyada linç edilen şarkıcı Haluk Levent'in bozulan moraline bakıp susmuşlardı...
Ya da sosyal medyada ölenin ardından saygısızlık edip siyaset yaptığını sanan trollerden ya da sevgisiz tiplerden sayılmamak için geri durmuşlardı.
***
Sorulması gereken sorular bu kez de sorulamamıştı. Ama cevaplar yine kendileri geldiler.
Önce,
acısı günlerdir medyada boy boy resimleriyle
istismar edilen küçük çocuğun ifadesi çıktı ortaya. Böyle bir hikâye yoktu metinde.
Ailenin diğer fertleri de
ezberlediğimiz "özete" dair bir şey söylemiyorlardı.
İşsiz olduğu söylenen
babanın çalıştığı şirket de, rahmetlinin, geçirdiği
motosiklet kazası sonrası
izinde olduğunun belgelerini açıkladılar.
Dün baktım "vijdan" kuaförlerinin ustası
Ahmet Hakan sanki bu gelişmeleri hiç duymamış gibi "yerin dibine batsın sizin okul kıyafetiniz" diye bağırıyordu köşesinde... Belki de
hafta sonu planı yüzünden
yine şişirivermişti yazısını. Nasılsa "reaksiyon alacak konu" da belliydi, "takınılacak en
goygoycu tavır" da...
Polis de İzmit'te intiharı protesto eden(!) 15 solcuyu yaka paça dağıtıyordu. Vs. vs.
***
Evet, tek örnek yeni eğitim öğretim yılının başlaması münasebetiyle ilgimizi çekeceği düşünülerek, İsmail beyin dramına yapılan ekler değil.
Geçenlerde kayboldu diye aranan, ancak evin içindeki dolapta uyuyup kaldığı anlaşılan bir çocuk için bile "
Avrupa'ya müdahale çağrısı" yapıldığını gördü bu gözler... Türk devletinden çocukları korusun diye!
Tamam, ben de öküz altında buzağı aramaya meraklı değilim. Bireysel sapıkların,
acı ve sorun müptelalarının tutan trollemeleri deyip geçeceğim ama...
Bu kadar sistematik manipülasyon ancak
örgütlü kötülükle mümkündür. Zira
bilinci ne kadar yıpranmış olsa bile hiçbir insan evladı tek başına bu kadar
kötü olamaz, varoluşundaki
acılarla bu denli
profesyonel oynayamaz.