Sandık sonuçları, her seçimde çuvallayan ciddiyetsiz şirketlerin yaptıklarını saymazsak seçim öncesi anketlerin ortalamasıyla birebir uyumlu çıktı.
Biz gazeteciler de okurumuza, seyircilerimize bu ortalamalar ve geçmiş deneyimler çerçevesinde her zaman olduğu gibi "durumun resmini" aktardık. Analizlerimiz kehanet değil, bilimsel yöntemlerin ışığında sosyolojik bir okumaydı.
Yani 24 Haziran gecesi ortaya çıkan tabloda şaşırtıcı bir durum yok.
Ancak memlekette bir kısım seçmen fena halde sükûtu hayale uğramış durumda. En yakın rakibine 10 milyon oydan fazla fark atan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu seçimi de kazanmış olmasını büyük bir sürpriz gibi algıladıklarını ifade ediyorlar.
Uyku ilaçlarını ikiye katlayanı mı ararsınız, depresyona girenleri mi...
Bunları kafa bulmak için söylemiyorum, söylemem de...
Zira dışarıdan bakınca gayet normal görünen bu insanlar bizim bir arada yaşadığımız kardeşlerimiz, komşumuz, arkadaşımız, akrabamız...
Onlar kendini kötü hissederken bizim iyi olmamız mümkün mü?
Peki, ne yapabiliriz?
Analizleri tutana, sandıkta kazanan tarafta olana düşen, ağırbaşlı, vakur bir tutum takınmak. Ama elbette işin büyüğü yine yüksek doz endişeye maruz kalıp travma yaşayanlara düşüyor.
Umarım bundan sonra ekranlardan, gazete köşelerinden kendilerine yalan söyleyen, anketleri gizleyen, gerçeği eğip büken yandaş medyalarını sorgulamaya başlarlar...
Var olanı, somut durumu aktaran, yani hoşlarına gitmeyeni de söyleyen gazetecilerin değil... Bireysel bekaları ve pozisyonları için muhalif seçmeni yersiz beklentilere sokanların asıl yandaş olduğunu anlarlar.
Biraz soğukkanlı olurlarsa aslında işleri zor da değil.
Zira iktidardaki siyasilerle röportaj yapan meslektaşlarını sırf asgari saygı çerçevesinde davrandıkları için "yandaş" ilan edenlerin çoğu ya milletvekili adayı oldu ya da "mebus."
Yeter ki görmek, her anlamda iyileşmek istesinler.
***
DEVLET BEY'İN İLANI
Dün öğlene doğru gazeteyi açınca, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin verdiği ilanla karşılaştım.
Devlet Bey ilanında "zevatı muteber" dediği bazı gazetecilere Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekili Seçimleri sürecindeki "iftira", "itham" ve "isnatlar"ı nedeniyle "teşekkür" ediyordu.
Eksik olmasınlar, listelerinde bana da yer vermişler. Sanırım af ile ilgili taleplerine katılmadığım için olsa gerek. Ama konu bu değil.
Örneğin, MHP'li bazı vatandaşlar gazetecilerden gelen tepkileri "ne var gazeteci eleştirilemez mi" diye karşıladılar.
Elbette bir siyasi kendisini eleştiren gazetecilere cevap verebilir. Ancak ağır ithamlarını somut örnekler üzerinden yapması beklenir. Herkesi bir kefeye koyan toplu listelerle yapılanın adı başka bir şeydir.
Kaldı ki bu işin, seçimlerin hemen ardından yapılması da "kazanan siyasiden" beklenen nezaketle bağdaşmıyor.
***
YAPMAYIN ARTIK KEMAL BEY!
"Bu seçimin tek kaybedeni vardır; AK Parti'dir."