Yine bir seçim öncesi ve yine siyasilerimizin gündemi af. CHP'nin Adayı Muharrem İnce, sanki Demirtaş Kürt diye cezaevindeymiş gibi "Demirtaş, Kürt diye 'bırak ona ne olursa olsun' mu diyeceğiz. Böyle bir şey olmaz" diyor.
Oysa 53 kişinin hayatını kaybettiği 6-7 Ekim olaylarında Demirtaş'ın sorumluluğuna dair en sert eleştirileri yapan da yine kendisiydi. Haklısınız, o zaman aday değildi.
Temel Karamollaoğlu da üzerine atılı suçlardan pişman olduğuna dair tek bir imada bile bulunmayan Demirtaş'la ilgili olarak İnce ile aynı görüşte. O da "dışarı çıksın" diyor.
Meral Akşener'in af gündeminde ise FETÖ tutukluları, komplocu polis şefleri vs. var. Tabii o bu kişilere "mağdur" diyor.
Cumartesi günü Devlet Bahçeli de Demirtaş'a af talepleri üzerine karşı cepheden atağa geçti.
MHP lideri birtakım organize suç örgütü liderlerinin isimlerini anarak, "Bu kardeşlerimizi taş duvarların ardında çürümeye terk etmek ne kadar adil ve adaletlidir" dedi.
Bahçeli, söz konusu kişilerden "ülkü ve ülke sevdalısı" olarak bahsediyor. Ancak hepimiz biliyoruz ki, onlar da af istenen diğerleri gibi, fikirlerinden ya da bu hislerinden dolayı değil, suça konu olan eylemlerin- den ötürü yargılanıyorlar.
Kaldı ki hukuk kişiler üzerinden işletilemez.
Ve devletin, mağdur vatandaş adına af yetkisini ikide bir kullanması toplumda adalet duygusunu zedeler.
Bu durumda da vatandaş hak arayışında devleti aradan çıkartmak gibi istenmeyen yöntemlere yönelir.
Son tahlilde bu işten zararlı çıkanın devlet olacağını, çünkü bozulanın kamu otoritesi olduğunu sanırım söylememize gerek yok.
Eğer siyasilerimiz adaletin göstergesi olan "kamuoyu vicdanının tatminini" gerçekten önemsiyorlarsa kendilerine bir öneri... Buyursunlar, hukuk sistemimizdeki "ıslah" yöntemlerinin Avrupa ve ABD'deki gibi çeşitlendirilmesi üzerine yoğunlaşsınlar.
Zira tıpkı af gibi, tek ve yegâne ıslah yönteminin hapis cezası olarak görülmesi de bir önceki çağa ait bir hukuk anlayışının ürünü.
***
Kader kurbanı
Ne zaman af tartışmaları gündeme gelse "kader kurbanı" kalıbını sıkça duyuyoruz.
Ve gariptir, bu sınıfa sokulanlar "zarar görenler" değil nedense hep "zarar verenler."
Örneğin siz hiç "namus" gerekçesiyle öldürülen bir kadına "kader kurbanı" denildiğini duydunuz mu?
Doğru, ölüler konuşamaz.
***
İki resim arasındaki tek farkı bulunuz
Af tartışmalarına Twitter'dan katılan Selahattin Demirtaş "Milyonlarca oy alıp parti lideri olacağıma azılı katil, psikopat bir mafya lideri olsaymışım daha iyiymiş!" diyor.
Demirtaş'ı ve kendisini kıyasladığı isimleri gözünüzün önüne getirin. Benim aralarında görebildiğim tek fark, Demirtaş'ın dahil olduğu "organize işlerin" diğerlerinden daha kapsamlı ve etkili olması, o kadar.