Ülkedeki ana muhalefet o kadar işlevsiz ki, iki ay sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi var ama "liderleri" henüz "aday" bile değil.
Ama partisinde kendisinin dışında herkes aday...
Dün de CHP İstanbul Milletvekili olduğunu öğrendiğimiz bir hanımefendi adaylığını açıkladı... Onu, "Muhasebeci Kenan" dışında başka ne gibi takma isimlere sahip olduğunu merak ettiğimiz bir başka vekil izledi...
Ve kimse durumun anormalliğini sorgulamıyor. "Nerede bizim başkan" diye söylenmiyor. Çünkü partide pek çok vekil, genel başkanlarının "kaygısını" anlıyor...
Ne acıklı bir hal.
Öyle ya, liderinin, vekilliği düşmesin diye Cumhurbaşkanı adayı olamadığı bir ana muhalefetin kendisi de dahil kime ne faydası olabilir?
Evet, "iddiasının ne olduğunu" soran gazetecilere kafiyesiz haziran şiirleri okuyan Kemal Bey için süre doluyor.
Bir an önce çıkıp adaylığını açıklamalı.
Zira 24 Haziran sonrası, muhalefetin çaresizliğini ve umutsuzluğunu rakibin gücüne bağlayıp "şeytan taşlayan" koltuk sevdalılarının mazeretlerini kimse dinlemeyecek.
Deniz bitti.
***
Sana ne?
Bir demokraside, farklı düşünenlerin taleplerini yönetime dahil etme misyonunu üstlenen iddialı bir muhalefet yoksa meydan başkalarına kalır...
Ülkenin rakiplerine, temsil edilme ve iktidar olma umutlarını kaybeden kesimlerin hassasiyetlerini manipüle etme alanı açılır.
Geçtiğimiz referandum sürecinde Türkiye'de olmayan muhalefetin Avrupa'da nasıl örgütlendiğini hepimiz gördük.
Türkiye'nin iç işi olan erken seçim nedeniyle ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert'in açıklamaları bu durumun son örneği.
Hükmü olsa olsa kendi ülkesinin sınırları içinde geçebilecek bu hadsiz sözcü, Türkiye'deki yasalara uygun bir demokrasi pratiği hakkında gerine gerine yorum yapıyor...
Bizler için "neyin iyi olacağı" konusunda hariçten gazel okuyor.
İktidar cephesinden kendisine gerekli cevaplar verildi, veriliyor. Ancak kuşkusuz ki, Türkiye'nin bağımsızlığı, prestiji sadece iktidar partisinin sorunu değil.
Bakalım, kendisine ana muhalefet diyenler, Türkiye'nin iç işlerine açıkça müdahale anlamına gelen bu hadsizliğe ne tepki verecekler?
Güya solcular ya, mesela ABD'ye şöyle ağız dolusu "sana ne" diyebilecekler mi?
Şu ana kadarki suskunluklarının tek anlamıysa ne yazık ki "Türkiye'den bize ne!"