Fetullahçılar sinsi sinsi hedeflerine yürürken ne olmuştu da harekete geçmişlerdi?
Bu sorunun cevabını ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde bir PKK devleti kurdurmak için çabaladığı bu günlerde daha iyi anlayabiliyoruz.
Hayır, 15 Temmuz'dan bahsetmiyorum. O başka. Zira o gece yaşanan yaralı bir domuzun son hamlesiydi.
Sözünü ettiğim, Çözüm Süreci öncesinde siyasi iradeye ve doğrudan projeyi yürüten MİT'e yönelik Fetullahçı operasyonların yapıldığı günler.
Biraz düşününce hatırlayacağınız şeyler işte...
Başbakanlık'a ve hatta siyasilerin evlerine yerleştirilen böcekler...
Erdoğan hastanedeyken MİT Müsteşarı'nı tutuklamaya yönelik girişimler...
Evet, korktukları Türkiye'nin PKK'ya silah bıraktırma projesinin bu kez yerli olmasıydı; üstelik ABD'nin aracılığı olmadan!
***
Fetullahçılar, başlamasına engel olmadıkları Çözüm Süreci'nde de provokasyonlarına devam ettiler.
Bu kez görevleri,
silah bırakmaya ikna olmaya başlayan Kandil'in karşısına HDP'yi çıkartıp doğuda tabandan sıkıştırmaktı... Tabii ki bir
yandan da batıda, sürece tepki
duyması muhtemel
milliyetçi kesimleri kışkırtmak...
Bunun için de en iyi bildikleri istihbarat yöntemleriyle provokasyonlara başladılar.
Bir yandan aydınları ve medya aracılığıyla "
Devlet PKK'ya alan açıyor" propagandası yaptılar. Öte yandan yargı ve polisteki otonom yapılarıyla Kürt seçmenin kanına dokunacak işlerin altına imza attılar.
Sanırım onlarca HDP'li siyasiye plastik kelepçe takılarak çekilen pozların bölgede billboardlara asılması bu provokasyonların en akılda kalıcı olanıydı.
***
Sonunda istediklerini aldılar.
HDP ve Kandil, ağzına Suriye'nin kuzeyinde çalınan bir parmak balla masayı devirdiler.
Nasıl olsa
ABD'leri kendilerine Suriye'de devlet kuracaktı...
Türkiye'deki "demokratik özerkliği" kim ne yapsındı değil mi?
***
O günlerde fütursuzca kriminal izler bırakarak afişe olan Fetullahçılar yargının konusu oldular.
FETÖ diye anılmaya başladılar. Ve bu süreçten sonra daha da hırçınlaşıp 15 Temmuz'da o kanlı maceraya kalkışacak kadar çığırlarından çıktılar.
Bu ad ve hal onlara, HDP'nin ve hatta kimi sol çevrelerin dostluğunu getirdi.
Fiili ittifaklar kuruldu. Çünkü PKK ya da
FETÖ fark etmezdi.
Sandıkta devrilemeyen iktidara bel altı da olsa vuran altın bulsundu.
Köprünün altından ne bulanık sular aktı...
Dün baktım sosyal medyada
PKK silah bırakmasın da ABD onları Suriye'de kullansın diye yıllardır çırpınan FETÖ'cüler yine "
Afrin savunması" saflarındaydılar...
Belli ki Kürt düşmanı ırkçı liderlerinin öğütlerini unutmuşlardı...
PKK'nın, ABD'nin
kukla devleti için değil hâlâ kendi
hakları için savaştığını düşünen "hevallerle" cilveleşiyorlardı.
Ne büyük zavallılık ama...