Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hafta sonu Şırnak ve Hakkâri'deydi.
Cumhurbaşkanı bölgede yaptığı konuşmalarda "Yayla yasağının kalkması" gibi adımlarla, bir süredir yaşanan olağanüstü koşulların yumuşayacağının, bunun zemininin oluştuğunun sinyallerini verdi.
Umarız gelişmeler bu yönde olur ve bölgedeki insanlar rahat nefes alırlar. Birkaç yıl önce olduğu gibi yine işlerine, güçlerine, huzurlarına dönerler...
Zira aylardır PKK ve siyasi temsilcilerinin Suriye'deki bir ABD projesi yüzünden Çözüm sürecini baltalayıp ortalığı karıştırmasının bedelini ödüyorlar...
7 Haziran'dan sonra izlenen hendek politikasının neden olduğu türlü çeşitli olumsuzluklara katlanıyorlar.
Ancak daha yakın bir süre önce bu karanlık tablonun kaderleri olmadığını yaşayarak gördükleri, Ankara'nın yanlarında olduğunu hissettikleri için, eskisi gibi umutsuz değiller.
***
Diğer bir konu da, tüm bunların üzerine gelen Barzani'nin Kuzey Irak referandumunun ve
hükümetin konuyla ilgili tavrının Türkiye'deki Kürt seçmenin reflekslerini ne derece etkilediği tartışması.
Bu konudaki anketler anlamlandırılacak, üzerinde net analizler yapılacak verileri bizlere sunmuyor.
Ancak takip ettiğim ve konuştuğum seçmenlerin, kanaat önderlerinin ve entelektüellerin konuyla ilgili yorumları dikkate alınacak türden.
Çoğunluğu,
referandumlar, 2014
Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi reform niteliği taşıyan
süreçlerde Erdoğan'ı destekleyen
Kürtler arasında Kuzey
Irak tartışması bitmiş değil.
Kimileri milliyetçi yorumlarla kopuş teorilerini yeniden hatırlamış olsalar da en büyük kaygılarının hâlâ ortak geleceğimiz ve barış olması sevindirici.
Şöyle diyorlar:
"Bölgenin koşullarını ve konjonktürü anlıyoruz fakat
bu tartışmalar zemini ayaklarının altından kayan PKK'ya can suyu olmasın da!"
***
Evet kuşkusuz kimileri tüm hesaplarını
hep kaygan zemin üzerine yapıyor.
Her defasında toparlanıp ayağa kalkıyoruz, istediklerini vermiyoruz.
Ama bu
deneyimlerimizi artık vakit kaybetmeyeceğimiz bir şekilde değerlendirmemiz
şart.
Çünkü, sınırlarımızın hemen ötesi yangın yeri, Balkanlar kazan gibi kaynıyor...
Her şey
bir önceki yüzyılın zaman tahayyülünün çok çok ötesinde bir
hızla gelişiyor.
Vakit kaybetmeye, gereksiz molalara tahammülümüz yok.
Biraz daha cesaret ve samimiyet.