Çevresi yangın yerine dönmüş, çoraklaşmış bu vahada puslu havayı bekleyen çakallar var.
Tek motivasyonları öldürmek, zarar vermek, kaos çıkartmak, insanları korkuya ve umutsuzluğa sürüklemek...
Sığındıkları ölüm evlerinde, inlerde "o güne" hazırlanıyorlar. Bombalarını kontrol ediyorlar, silahlarını yağlıyorlar, kinlerini biliyorlar.
Tıpkı Şemdinli'de sis inince inlerinden çıkıp güvenlik görevlilerimizi şehit edenler gibi...
Bu yüzden, güvenliğimizden sorumlu olan devlet aygıtının gözünü bile kırpmaması gerekiyor.
Ne var ki devletin yakın zamana kadar bu ödevini layığıyla yerine getirmesi bir şekilde engellendi.
Şimdiye kadar bu sabotajın bizzat devletin içindeki ajanlar ve işbirlikçiler eliyle yapıldığına dair onlarca örnekten haberdar olduk.
Kimi güvenlik güçlerinin operasyonları öncesi terör örgütlerine bilgi uçuruyordu... Kimi ise teröristlere daha etkili vurmaları için istihbarat sağlıyordu.
Ancak bu destek tek başına yeterli değildi. İşte o zaman da sömürge aydını, sivil toplumu ve medyası devreye giriyordu.
Devletin vatandaşın güvenliği sağlamak adına kullandığı meşru müdafaa hakkının ilkel bir refleks olarak yaftalanması onların göreviydi.
Yöneticilerin, dışarıdan da desteklenen bu manipülasyona direnmesi çok zordu.
Bu yüzden terörle mücadele yıllarca yarım yamalak yürütüldü. Pek çok hata yapıldı, vatandaş da zarar gördü.
***
15 Temmuz darbe girişimi sonrası onca uluslararası tehdide rağmen ilan edilen
OHAL'le bu zincir kırıldı.
Siyasi irade cesur davranıp adımlar attı. Sabotajcı unsurların devletten temizlenmesi ve istihbaratın yerlileşmesiyle de olumlu sonuçlar alındı.
Her alandan destek kanalları kesilen
PKK'sı,
FETÖ'sü,
DEAŞ'ı eskisi kadar rahat davranamıyor, etkili olamıyor. Kamusal alanda, medyada, siyasette terör propagandası bir dönem olduğu gibi rahatça yapılamıyor.
İşte bu yüzden OHAL, teröristler kadar, terörü siyasi hasmını geriletmek için bir araç olarak görenlerin ilk hedefi.
Şimdi de 2015'teki bir terör saldırısının ardından OHAL ilan eden
Fransa'nın uygulamayı kaldırılmasını örnek gösterip bir tek biz kaldık diyorlar.
***
Öncelikle şunu söyleyelim. Bizim OHAL dediğimiz ABD dahil pek çok ülkede olağan süreç.
Fransa mevzuuna gelince, ülkede OHAL kalkmış falan değil!
Olağanüstü dönemde hükümete tanınan tüm yetkiler yeni terörle mücadele kanununa dahil edildi.
Adli makamların birçok yetkisi valiliklere devredildi. OHAL uygulamaları arasında yer alan, adres baskınları, aramalar, güvenlik bölgesi ilan etme ve ev hapsi gibi çok sayıda güvenlik önlemi yeni yasada valiliklerin yetkisine verildi.
Ama yine de Fransız yetkililer "
Bir terör saldırısı olursa yeniden resmen OHAL ilan ederiz" diyerek kapıyı tam örtmüyorlar.
Kaldı ki Fransa'nın bulunduğu coğrafyanın koşulları ve karşı karşıya olduğu terörün seviyesi
Türkiye ile kıyas bile kabul etmez.
Bereket mevcut iktidar siyaseten doğruculuk masallarına ve baskılara aldırmayacağını açıkça ilan ediyor.
Bize düşense OHAL'in neden olduğu hak ihlallerini görmezden gelmeden bu sürecin etkili şekilde amacına ulaşmasına yardım etmek.