Türkiye ile Almanya arasındaki kriz derinleşiyor.
Almanya daha önce NATO'ya Türkiye'ye yaptırım uygulaması için çağrı yapmıştı... Şimdi de seyahat uyarılarını ve ekonomik yaptırım tehdidini devreye soktu.
Dün kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan da Alman hükümetinin gerekçelerine bir bir yanıt verdi.
Türkiye'deki Alman vatandaşlarına ve şirketlerine garanti veren Cumhurbaşkanı, Berlin'in iddialarını net şekilde yalanladı:
"Ben Milli İstihbarat Teşkilatı'nı ve İçişleri Bakanı'nı aradım, sordum. Alman şirketi ile başlatılan soruşturma araştırma var mı diye. Alman şirketleri ile soruşturma araştırma yalandır."
Ama hepimiz biliyoruz ki, gösterilen somut kanıtların, en yetkili ağızlardan verilen güvencelerin, ayrıntılı izahların hiçbir anlamı yok. Çünkü Alman hükümeti, dillendirdiği iddialara Türk muhataplarının verdiği cevapları zaten biliyor.
Örneğin Berlin, kendisi 300 Türk kökenli vatandaşını istihbarat raporlarını gerekçe gösterip izleyebiliyor. Ardından da sadece bu verilere dayanarak bir soruşturma süreci başlatıyor. Ve bu kişilerden bazılarını casus oldukları iddiasıyla gözaltına alabiliyor.
Ama aynı Almanya, kendisi gibi egemen ve meşru bir devlet olan AB müzakerelerini yürüttüğü Türk devletinin benzer bir refleksini gayrı meşru ilan edebiliyor.
Çünkü emperyalistlerin yegane derdi, yine süper güçlerin çıkarlarının kesiştiği kümede yer alan Türkiye'nin bağımsızlığa cüret etmesi. Tıpkı bir asır önce olduğu gibi.
Yani ne zaman batıdan bir parmak sallansa, hizaya geçip özeleştiri manyağı olan sömürge aydınlarımız yine yanılıyorlar.
Ortada, devletin egemenlik haklarını kullanmaktan feragat etmesiyle tatlıya bağlanacak bir anlaşmazlık yok.
Tam aksine, insanlığın evrensel birikimin ve uluslararası hukukun bize de tanıdığı var olma hakkımıza sahip çıkmak için mütekalibiyette, eşitlikte ısrar etmeliyiz.
Bu bir tercih değil, zorunluluk. Zira yeryüzünde hiçbir devlet, rakiplerini hoş tutacak jestler uğruna meşru müdafaa hakkından yani varlığından vazgeçmez, geçemez.
Zaten geçerse devlet olmaz, olamaz.
***
Rakip derken?
Almanya iç istihbarat servisi Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV) Başkanı Hans- Georg Maassen dün Spiegel'e, "Türkiye'yi sadece partner olarak değil, Almanya'daki etki operasyonlarından dolayı bir rakip olarak da gördüklerini" söyledi.
Almanya'yı ya da Türkiye'ye karşı tavır alan her rakip batı devletini sadece partner olarak gören yerli malı muhalefetimize duyurulur.
***
Fakat iyi sallandık!
Geçtiğimiz perşembe gecesi Bodrum'da beşikteymişiz gibi sallandık.
Çok şükür, can kaybımız yok.
Ayrıca, depremi tüm şiddetiyle hisseden Bodrumluların örnek bir soğukkanlılık sergilemesi içimize su serpti.
Yerel yetkililerin organize hali ve yapılarımızın yıkılmayacak kadar sağlam olduğunu görmek de umudumuzu artırdı.
Ancak sanırım pek çok kişiye o geceden kalan en büyük ders, tüm özgüvenimize rağmen aslında ne kadar aciz olduğumuzu hissetmek oldu.
Tıpkı Hayyam'ın şu meşhur rubaisinde söylediği gibi.
Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur boş!
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!