2006'da "Nitelikli çoğunluk" buluşuyla, önümüzdeki referandumun yolunu döşeyen dönemin Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'ndan bahsediyorum.
Siyaseti dizayn çabaları yetmemiş olacak ki, dün de çıkıp darbeci FETÖ'cüleri TSK'dan temizlemek için çıkartılan KHK'ları askeri açıdan değerlendirdi.
Bu bey'fendiye göre FETÖ'cü askerlerin askeriyeden atılması TSK'yı güçsüzleştirmiş.
"Bu ordu savaşamaz"mış!
İlginç! Demek her an NATO ya da CIA adına darbe yapacak hainler TSK'da kalsa ordumuzun savaşma kabiliyeti artacak!
Devlet ne yapsın Sayın Savcım?
Daha birkaç ay önce TSK'yı, sonraysa Türkiye'yi onun bunun adına esir almaya kalkan asker kılıklı darbecilere, kadrolar boşalmasın diye ses çıkartmasın mı?
Yoksa sizin bizler gibi, ordumuzun savaşmasını beklediğiniz güçler dışarıdaki düşmanlar değil mi?
15 Temmuz öncesinin aksine, darbeciler postalanınca ordunun artık Türk halkına karşı savaşma kabiliyetini kaybetmesi mi yakındığınız?
Kastınız ne?
Gerçi biliyorum, gülerken hiç görmediğimiz yüzünüzden okunan kibriniz, sudan sebeplerle "halkı askerlikten soğutmaktan" ifadeye çektiğiniz gazetecileri muhatap almanıza engel olacaktır.
Ama darbecilere karşı 250 canını veren Türk halkı adına soruyorum:
Sizin bir ordudan beklentiniz nedir Savcı Bey?
***
Tam olarak ne iş yapar bu nitelikli bey'fendiler?
Şimdilerde "onursal" olarak demokrasimizin üzerinde Demokles'in Kılıcı gibi sallanan Kanadoğlu'nun kariyeri Ahmet Necdet Sezer'le başladı.
Kırmızı ışıkta beklerken gösterdiği sabrı, Başbakan Ecevit'ten esirgeyip anayasayı kafasına fırlatan ve Türkiye'yi büyük bir ekonomik krize sokan Sezer yuvarlanmış savcısını bulmuştu.
Kanadoğlu da görev süresince, kendisini görevlendirenler gibi hep gerdi hep gerdi.
Resmi görevi bitince de, FETÖ'nün tasfiyesini amaçlayan OHAL kapsamında kapatılan YARSAV'ın kurucuları arasında yer aldı.
Şimdilerde "onursal" olarak germe ve dizayn faaliyetlerine devam eden Kanadoğlu'nu şöhret yapansa Cumhuriyet'teki bir yazısı oldu.
Yeri gelince köşe yazarı da olan Savcı Bey diyordu ki, "Bu Meclis Cumhurbaşkanını ancak nitelikli çoğunlukla, 367 oyla seçebilir?"
Niye?
90 yıldır, daha önceki Cumhurbaşkanları için neden bu şart konuşulmamış?
Çünkü Efendim Sezer'in görev süresi doluyordu. Daha da fenası Ak Parti Meclis'te çoğunluktaydı ve Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanı seçtirecekti. O halde Cumhurbaşkanı seçilme barajı yükseltilmeliydi hemen!
Cumhuriyet mitingleri falan derken hükümet de restini "halka soralım" diyerek çekti. Ve Türk halkı da "Madem öyle" diyerek yüzde 68 oyla "Cumhurbaşkanlarını bundan sonra meclis değil doğrudan biz seçeceğiz" dedi.
Yani yarın oy vereceğimiz referandum, Sabih beyin Türkiye'ye "hayırlarındandır."
Bilemiyorum belki ne iş yaptıkları belli olsa Sabih beygillerin, hayır cephesine daha çok hayırları dokunacak ama...
***
Peki bu nitelikli ihanet mi Sayın Savcı?
İzninizle bir sorum daha olacak Sayın onursal Savcım.
Zira siz oyu olduğu gibi, nitelikli suçu da gözünden tanırsınız.
ABD 'deki CNN'e çıkan FETÖ'cü eski bir tuğgeneral "Bizler tasfiye edildiğimiz için TSK uçak bile uçuramayacak durumda" demiş.
Kısacası FETÖ'cüler, darbeciler tasfiye ediliyor diye, "Bu ordu savaşamaz" demiş!
Evet, eminim ifade size de tanıdık gelmiştir.
Şimdi merak ediyorum.
Kurmay yemini ettiği, "şerefim" dediği, şu an sınır ötesinde savaşta olan ordusunu, halkını, Türkiye'yi düşmanın gözünde aciz göstermeye çalışan bu rezil adamın yaptığı nedir?
Nitelikli ihanet mi Sayın Savcım?
Yoksa yine halka mı soralım?