Can Dündar'ın devletin ulusal güvenlikle ilgili sırlarını başkalarına vermek, yani casusluktan yargılandığı davanın duruşması vardı dün.
Ancak Dündar ekibi hazırlıklarına önceden başladı.
Dündar'ın AYM kararıyla cezaevinden tahliye olurken Türkiye halkını ve Cumhurbaşkanı'nı tehdit ederek startını verdiği işi sürdürdüler.
Adıyla sanıyla medya trolleri devreye girdi. Mahkeme heyetinde yer alabilecek olası isimleri hedef gösterdiler. Mahkemenin arifesinde de avukatlar, mahkeme heyetini Twitter'da açıktan tehdit etmeye başladılar.
Evet, tüm saydıklarım, Dündar'ın bir trol gazetesi haline getirdiği, Feyzioğlu'nun, Balbay'ın bile "terör ve cemaat seviciliğini" eleştirerek "okumayacağım" dediği Cumhuriyet'in her gün ilk sayfasında "diktatörlük" diye anonslanan o ülkede yaşandı.
Altın vuruşu ise, İngiltere Başkonsolosu Leigh Turner yaptı. Ülkesinin müttefiki Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı casuslukla suçlanan gazetecilerin davasına destek vermek için kalktı adliyeye kadar geldi. PKK-HDP, devletin kurucu partisi CHP ve Cemaat zaten oradaydı.
Arkadaş siz nasıl yan yana geldiniz? Hadi diyelim hep beraberdiniz de bu ülkenin yurtsever geçinen solcularının, sosyal demokratlarının bazıları sizde ne buldu?
Gazetecilik refleksi
Düşünün, bir ülkenin Cumhurbaşkanı başka bir ülkede yaşanan terör saldırısının ardından, özetle "saldırganlarla ilgili istihbaratı kendilerine ulaştırmıştık, gereğini yapmamışlar" diyor. Söz konusu AB ülkesinin iki bakanı da istifalarını veriyor. Ve o Cumhurbaşkanının ülkesindeki bazı gazeteciler bu skandalda haber değeri bile görmüyor. Niçin? Çünkü gazeteci değiller! Peki, neyle meşguller, daha önemli işleri ne? Hiç, takılmışlar Cemaat'in peşine, sabah akşam bir ABD'li savcıyı seviyorlar.
Af edersiniz...
Halkın meşru temsilcilerine karşı Gezi, 17 Aralık, PKK, taş sopa artık Allah ne verdiyse kullandılar. Her seferinde de bu halkın tokadını yediler. Öylesine çaresiz kaldılar ki, her zor durumda olduğu gibi, yangın anında kırılacak cama kafa atıp batılı efendilerine sarıldılar.
Düşünün, bir Amerikalı savcının, Türkiye ile alakası olmayan bir soruşturmada ABD ambargosunu delmekle suçladığı bir işadamına karşı iddialarından medet umar haldeler. Neymiş, bu savcı Türkiye halkının ve devletinin temsilcisi Cumhurbaşkanı'na kadar yürüyebilirmiş?
Biliyorum her siyasi görüşten okur, yazının buradan sonrasında bir es verip "Hop, af edersiniz ama..." diye söyleniyor.
Sonuna kadar da haklılar.
Gelin görün ki bu saçmalığa inananlar, dahası bu saçmalıkla, ülkeye sahip çıkanları çocuk korkutur gibi sindireceklerini sananlar var.
Nasıldı o nida: Cööööö!
Bu soru TEOG'da banko!
Aşağıdaki A ve B ülkelerinden hangisinde demokrasi standartları daha yüksektir?
A ülkesi, x ülkesine uyguladığı ambargoyu delip ticaret yaparak ekonomik çıkarlarına zarar verdiği iddiasıyla vatandaşı bile olmayan bir işadamını tutukluyor. Cezaevine koyuyor.
B ülkesi de sahte belgelerle devleti ve hissedarlarını dolandırdığını iddia ettiği vatandaşı olan bir işadamını yargılıyor. Ancak ortada ne tutuklama var ne de gözaltı.
Cevap: POAŞ'ın özelleştirildiği ülke.