Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Dik dur eğilme!

Dün pek çok vatandaş, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ne son tabliyenin konulacağı tarihi ana şahitlik etmek için boğazın iki yakasındaydı.
Köprünün açılışını, başlattığı tüm projeler gibi bu projeyi de Cumhurbaşkanlığı makamına seçildikten sonra da yakından takip eden Tayyip Erdoğan yaptı. Erdoğan'ın Başbakan Davutoğlu, işçiler ve mühendislerle köprüde kaynak yaptığı o tarihi dakikalarda aklım eskilere gitti.
Boğazın yeni kolyesinin temellerinin atıldığı o günleri siz de hatırlıyorsunuz değil mi? Dev projenin temel atma töreni İstanbul'un fethine denk getirilmişti. 29 Mayıs 2013.Türkiye ekonomisi en iyi günlerini yaşıyordu. İhracatta rekorlar kırılıyor, enflasyon diplerde geziyordu. 3. Köprü tek dev proje değildi. Rakip ülkelerin korkulu rüyası 3 havalimanı ihalesini, asrın projesi Marmaray'ı, Kanalistanbul'u, Avrasya Tüneli'ni de unutmamak lazım.
Unuttunuz mu? Daha durun yahu şunun şurasında 2-3 yıl öncesinden bahsediyorum. Üstelik yolunda giden yalnızca ekonomimiz ve Türkiye'yi yapısal olarak ayağa kaldıracak büyük yatırımlar değildi. Bugünkü gibi içte ve dışta sırtı tapışlanmayan PKK da Çözüm Süreci kapsamında geri çekilmeyi kabul etmişti.
Bizler seviniyorduk ama bu yükselişten rahatsız olup telaşlananlar da az değildi. Hem içeride hem dışarıda... Türkiye acilen durdurulmalıydı!
Ama nasıl? Zira Türkiye'yi adeta uçuşa geçiren Tayyip Erdoğan'ın ve partisinin arkasında güçlü bir halk desteği vardı.

Gezici, Cemaat, PKK Allah ne verdiyse

O halde sandıkta devrilemeyen halkın iktidarı sokakta yıkılacaktı ya da ülke Suriye'ye çevrilecekti! Köprünün temeli atıldıktan hemen sonra içeride Gezi patlatıldı. Türkiye'nin K. Irak Bölgesel Yönetimi, Körfez ülkeleri ve ABD ambargosuyla inleyen İran'la geliştirdiği ticari ilişkiler bozulmazsa olmazdı. Çünkü Türkiye'nin ana sütü gibi hakkı olan bu ticareti içeride dezavantajlı kesimlere yönelik ekonomik ve sosyal projelere kaynak oluyordu. Köprülerin, havalimanlarının, otobanların, tünellerin temeli atılıyordu o parayla. Savunma sanayisi yerlileştiriliyordu.
Cemaat devreye sokuldu. Yargı ve güvenlik bürokrasisindeki tetikçiler, 17-25 Aralık'ta Türkiye'ye para akıtan bankalara, büyük projelerin yüklenicisi işadamlarına yöneldiler.
Suriye'nin kuzeyindeki bağımsız devlet hayaliyle çekilme konusunda mırın kırın etmeye başlayan PKK'ya da gün doğmuştu. Gezi'de ittifak kuracakları kesimleri de görünce çekilmeyi durdurup masayı devirdiler. O gün bugündür çektiklerimizin de dumanı tütüyor işte...

Ama olmuyor işte

Başaramadılar. Türkiye halkının demokratik ve ilerlemeci perspektifinin sembolü Tayyip Erdoğan'ı engelleyemediler, Türkiye'nin yürüyüşünü durduramadılar.
İşte yıllar önce sokak kabadayılığıyla, kamikaze hukukuyla, terörle, dış baskıyla sabote etmeye çalıştıkları, "iki ayaktan ibaret" diye akıllarınca kafa buldukları dev projelerin inşaatları bir bir bitiyor.
"Tekerrür eden tarih değil insanların aptallığıdır" derdi Rahmetli Çetin Altan. Her şeye rağmen aptallık edip halkın iradesine karşı kürek çekmeyi sürdürenler var.
Dün bizler bu yakın tarihin ışığında Yavuz Sultan Selim'in harika siluetiyle gururlanırken, onlar Zaman isimli bir operasyon gazetesinin önünde sergilenen Gezi'den kalma iğrenç mizansenleri pazarlıyorlardı ecnebilere.
Rusya gibi dostları yanıt veriyor çağrılarına ya da içerideki bir avuç goygoycuları, kibrinin kinine teslim olmuş yeni dostları vs... Ne var ki, bu koca hikâyenin bizzat öznesi olan her inançtan, siyasi görüşten ve etnik gruptan Türkiyelilerin çoğunluğunun artık bu ajitasyonlara karnı fazlasıyla tok.
Evet, dik dur eğilme, başka şansımız yok!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA