Dün Antalya'da tüm Türkiyelilerin göğsünü kabartacak dev bir zirve vardı. Dünyanın en gelişmiş yirmi ülkesinin liderleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ev sahipliğinde bir araya geldi.
Birkaç milyonluk kredi için IMF önünde takla atan, devlet erkanının tam takır kuru bakır hazine yüzünden yurt dışı gezi organizasyonlarında kısıntıya gittiği günlerden dünyanın en gelişmiş yirmi ekonomisi içine giren Türkiye'ye... Nereden nereye.
Ama ekrandan zirvenin görüntülerini izlerken tırnaklarını yiyerek isteri krizleri geçirenler olduğunu da gördük.
Kimler mi?
17-25 Aralık kumpasıyla 3. köprü ve havalimanı gibi dev alt yapı projelerinin yanı sıra Türkiye'nin bölgedeki ticaretini ABD'nin çıkarları doğrultusunda sabote etmek isteyen Gülen Çetesi mesela... Tabii ki bu küresel darbeyi hiç gocunmadan seçim kapmanyalarına malzeme yapan Cumhuriyet'in kurucu partisi CHP'nin ve "Milliyetçi" Hareket Partisi'nin liderleri, yöneticileri de.
Türkiye'ye muhalefet etmesinin bedelini sandıkta çok ağır ödeyen Devlet Bahçeli hala ders çıkartmamış olacak ki, dün Twitter hesabından G-20 zirvesini şu sözlerle değerlendiriyordu:
"Şimdi de Antalya'da G-20 toplantısı yapılacak. İnsanlık terörden kırılıyor, Paris'in içine Şam kaçıyor, beyfendiler başka alemde!"
Başka alemde! Sizce, ülkenin "milliyetçi" muhalefetinin lideriyim diyen Sayın Bahçeli dünyanın en önemli liderlerinin katıldığı bir zirvede ne yapıldığını sanıyor olabilir? Köpük partisi?
Bir terör örgütünün yasal kanadı olma konumlarına bakmadan, Paris'teki dehşet verici terör saldırılarını Türkiye'nin organize ettiğini söyleyecek kadar ileri giden HDP'nin yöneticileri de farksızdı. Nefretlerinin nedeni belki, Türkmenlere ve muhaliflere yardım götüren MİT TIR'larını durduran Gülen Çetesinin simetrisinde, Türkiye'yi teröre destek veren ülke olarak yaftalama projelerinin tutmamasıydı. Belki de "Lahey'de yargılanacak" dedikleri Erdoğan'ın Lahey'de söz sahibi tüm liderlerle samimi pozlar vermesiydi. Kesin olansa partilerine oy veren pek çok seçmenin dahil olduğu Türkiyelilerin bu tabloya bakıp "bu ülkenin cumhurbaşkanlığı makamına, hükümetine, bakanlıklarına talip olanlara bak" dediğiydi.
CHP'nin suskunluğuysa muhtemelen, kendilerinin "IŞID'e destek veriyor" dedikleri ülkelerinden Obama'nın "DAEŞ tehdidiyle mücadelede ABD ve diğer koalisyon üyelerinin güçlü ortağı" diye bahsetmesiydi.
Seçim öncesi akademisyenlerin dünya liderlerine hitaben yazdığı "Gelmeyin" başlıklı mektupları manşetten veren medyanın yaşadığı hayal kırıklığı da gözlerden kaçmıyordu. Zirve'nin hemen öncesinde ziyaretlerine engel olamadıkları liderlerin ortak olduğu G-20'ye sardılar. Yılların Cumhuriyet'ini bir trol gazetesine çeviren Can Dündar G-20'nin "en kötü birlik" olduğuna dair yayınlara başlamıştı bile.
Tabii Hürriyet boş durur mu? 1 Kasım sonrası çarklarına rağmen, Aydın Doğan'ın başbakanları el cepte "kabul ettiği" zirvelerin çok ama çok geride kaldığını hâlâ hazmedemeyen gazete dün de manipülasyon peşindeydi. Öyle ki, zirveye dair yaptıkları manipülasyonla Ali Koç'tan bile "aynı gemideyiz" ayarı yediler.
Bir süre önce Fethullah Gülen'le yaptığı telefon görüşmesinin ses kayıtları basına yansıyan ve o konuşmada "Emirlerinize hazırım efendim" dediği iddia edilen Turgay Ciner ise yeni "emir almamış" olacak ki TV'leri ve gazetesi G-20'ye karşı nötr bir habercilikle yetindi.
Tek kelimeyle utanç verici!
Bu partilerin taraftarları ve söz konusu yayınların yurtsever takipçileri ortak geleceğimize ve Türkiye'ye karşı böylesine zavallıca bir düşmanlığı nasıl içlerine sindiriyorlardır dersiniz?