Dün de sıra HDP'deydi. Partinin eş başkanları kameraların karşısına geçip CHP'yi aratmayacak vaatlerde bulundular. Hatta Kılıçdaroğlu'nun gerçekleşmesi için en az 4 Türkiye daha gerektiren bütçesini de aratacak şekilde.
Sanırım sadece, en çaresiz TV programcısının bile başvurmadığı konuya girip "Atanmayan tüm öğretmenleri atayacağız" şeklindeki vaatlerini söylemem yeterli olur. Neyse, henüz bir hafta önce "seçim çalışmalarına PKK'lılar katılmasın" uyarısını Abdullah Öcalan'a bırakan yasal bir parti için bu da ileri bir adımdır.
Zaten mevzu da ekonomi değil. Çünkü seçim vaatlerini kritik ettiğimiz partinin kendisi bile iktidara geleceğiz demiyor. Yegâne hedefleri, barajı aşıp, Erdoğan'ın barış ve Çözüm perspektifini kararlılıkla devam ettiren Ak Parti'ye Meclis'te yeni anayasa yapacak çoğunluğu vermemek. Ya da daha iyisi mümkünse hükümeti kurdurmamak.
Dolayısıyla ekonomik vaatlerinin kaynağını- gerçekçiliğini sorgulamaktan ziyade, politik hedefleri ve "müttefiklerinin" bunlara yaklaşımı üzerinde durmak gerek. Öyle ya HDP'nin iktidara gelmesinin tek koşulu, devirmeye çalıştıkları Ak Parti dışındaki partilerle koalisyon kurmak. Kim bunlar? Ya CHP ya MHP. Hatta aritmetiğe bakılırsa her ikisi de.
Bu durumda asıl soru şu olmuyor mu? Kılıçdaroğlu ve Bahçeli olası müstakbel koalisyon ortakları HDP'nin Diyanet'in kaldırılması, vicdani ret hakkı, Ermeni Soykırımı'nın tanınması, eşcinsel haklarının genişletilmesi, demokratik özerklik gibi radikal taleplerine nasıl bakıyorlar? Yoksa Ak Parti'yi devirme aşkı her şeyi affeder mi diyorlar?
Hadi koalisyona niyetleri yok, HDP çok çok uzun vadedeki iktidar hedeflerini şimdiden ilan etti diyelim. Yine aynı soru geçerli. Barajı geçsin diye bu İsviçre yeşiller partisi programına oy vermesi beklenenler kimler? Çözüm sürecini ihanet sayan Cemaatçiler. İzmir'de HDP konvoyu taşlayan ulusalcılar. Bursa'da, Serik'te HDP bürolarına yürüyen MHP'liler. Başka, dün gün boyu HDP özel yayı- nı yapan "Türkiye Türklerindir" medyası takipçileri...
Peki ya Kürtler?
Seçim öncesinde hayatın gerçekliğiyle pek işi olmayan bir kısım tuzu kuru seçmenin romantik refleksler sergilemesini bekleyebiliriz. Bu gruba, Ak Parti nefretiyle kendisine jilet atar hale gelmişleri de ekleyin. Bakarsınız HDP, Tarhan Erdem'in dediği gibi barajı aşmak için ihtiyaç duyduğu yüzde 4'ü bu garip ittifaktan sağlayabilir. Peki, Cihangir'e baraj aştıracak seçmene giden HDP, evdeki Kürt seçmenden olma ihtimalinden korkmuyor mudur? Kürtler, Öcalan açıkça başkanlık sisteminden yana tavrını koymuşken, seçim programını başkanlık karşıtlığı üzerine inşa eden HDP'ye nasıl bakarlar?
HDP tabanı dışındaki Kürtler Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Beye değil, "bir Kürt'e" oy vermişti. Aynı seçmen şimdi Ak Parti'nin yerine bir CHPMHP koalisyonu kurulabilsin diye HDP'ye oy verir mi? HDP'nin gücü Kürtleri, seçim programında "anayasal vatandaşlık" tanımı yaptı diye Ak Parti'yi "Türklüğü anayasadan çıkartmakla" eleştiren CHP ve MHP'ye fiilen oy verdirtmeye yeter mi?
Tamam, belki HDP yalnızca seçim programına güvenmiyor. Baksanıza, seçim vaatlerinin bilançosuyla IMF'yi tekrar Türkiye'ye getirmeye hazırlananlar, Kemal Derviş'i bile şimdiden rezerve ettiklerine göre ABD de bu senaryonun arkasında. Ama unutmayın Kürtler, Çözüm Süreci'ne en kitlesel desteği vererek, Gezi'de ve 7-8 Ekim'de ise itidallerini göstererek bu medeniyetin mutfağında olduklarını gösterdiler. Şimdi de yurt dışında pişirilen tatsız tuzsuz ittifak yemeklerine sırf sosu hemşerileri katıyor diye çalakaşık saldıracak değiller.