İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yükselişte olan, diğer bir deyimle yıldızı parlayan bir siyaset adamı. Ben resmî devlet ortamlarını ve davetlerini sevmediğim için kendim gidip görmedim ama hem Nagehan'dan hem diğer gazeteci arkadaşlarımdan öğrendiğime göre 30 Ağustos resepsiyonunda da etrafı en kalabalık olan, en çok ilgi gören bakan Süleyman Soylu'ymuş...
***
Şüphesiz bu durum siyaset kazanında Soylu'nun hem düşmanlarını hem sahte dostlarını artıracaktır. Siyasetin tabiatı icabı da böyle olması doğaldır. Ayrıca devletin içinden kimi odakların da Soylu'ya karşı bir tavırları olduğunu biliyorum. Devlet içindeki durumlara ayrıca başka bir yazıda geliriz...
***
Şu aralar Süleyman Soylu'ya malum cenaze saldırısı üzerinden son derece haksız yükleniliyor. Soylu'nun bu faşist saldırıyı duyar duymaz tüm İçişleri Bakanlığı'nı ayağa kaldırdığı açıktır. Dün
Nagehan Alçı'ya verdiği demeçte söylediği gibi görüntüleri bizzat karakola gelerek kare kare izlediği ve tüm dikkatini bu saldırı olayına vererek saldırganları hemen yakalattığı ortadadır. Karakola gelen ve kendisiyle fotoğraf çektiren birçok yurttaştan biri olan o saldırganı yakalatan da bizzat Süleyman Soylu'dur...
***
Eleştirirken ya da muhalefet ederken adaletten ayrılmamak gerekir. Böyle faşist provokasyonlar yakın tarihimizde de çok vardır. Bu durumlarda içişleri bakanları okkalı laflar ederler ama asla konuyla doğrudan ilgilenmezler ve dosyanın üstü zaman içinde örtülürdü. Süleyman Soylu pro-aktif bir tutum alarak doğrudan konuya müdahil olmuş ve nerdeyse tahkikatı bizzat yürütmüştür. Bu gerçeği herkesin görmesi ve Soylu'yu takdir etmesi gerekir...
***
Şüphesiz bana göre de
Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesine saldırı ve
o sloganlar tam bir faşizmdir. Bu rezalete
imza atanlara asla müsamaha gösterilmemelidir.
Bu soruşturmayı yürüten savcılarımız
bu saldırının nefret suçu boyutunu
asla ihmal etmemelidir. Bu savcıların amiri
konumunda olan ve Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı görevini başarıyla yapan
Yüksel Kocaman'ın bu meseleye özel hassasiyet
göstereceğine inanıyorum. Türkiye tarihinde
toplumu ayrıştıran tüm bu tarz faşist provokasyonların
organize yani örgütlü olmadığı
hiç görülmemiştir. Eğer bu faşist saldırganlar
gözaltı sonrası serbest kalırsa bu provokasyon
tam da amacına ulaşmış olur...
***
Bugün 17 Eylül yani 56 yıl önce Şehit Başbakanımız
Adnan Menderes'in şerefsiz 27 Mayısçılar tarafından kalleşçe katledildiği gün. Süleyman Soylu'nun
Adnan Menderes'e olan büyük sevgisini ve kalbi bağlılığını bizzat bilirim. Fakat Menderes'i seven hepimizin ve en başta Soylu'nun unutmaması gereken gerçek, merhum Menderes'in de bürokrasi tarafından çok defa yanıltılarak özellikle hata yapmaya itildiği gerçeğidir. 6/7 Eylül olayları Menderes'in bürokrasi tarafından kasten yanıltıldığı olaylardan biridir. Tüm siyaset adamları bu konularda uyanık olmalıdır. Türkiye'de bir "
devlet aklı" falan yoktur. Bizim güvenlik bürokrasimiz ciddi ve büyüyebilecek organize olayları "
3-5 kendini bilmezin işi" diyerek geçiştirmeye çok eğilimlidir. Süleyman Soylu'nun bizzat bu olayla ilgilenmesi o yüzden çok önemli ve değerli. Seçilmiş İçişleri Bakanımız bizzat bürokrasiyi yönetmelidir. Bürokratların bakanları yönettiği ve yanılttığı dönemler artık geçmişte kalmalıdır...