Türkiye'nin en iyi haber sitesi
RASİM OZAN KÜTAHYALI

Akademisyenler siyasette neden başarısız oluyor?

Dün Selin Sayek Böke örneğinden hareketle Türk akademisyenlerinin çoğunluğunun genel bir özelliği olan sert gerçekler karşısında saftirik oluşlarına değindim...

***
Elbette istisnalar vardır ama akademisyenlerimizin hem de nitelikli olanların bile çoğunluğu gerçek hayat karşısında saftirik bu ülkede...
***
Akademinin tecrit edilmiş duvarları dışına çıkıp gerçek rekabetin yani kurtların, çakalların ve tilkilerin olduğu siyaset ve ticaret hatta medya arenasında bile çok kötü çuvallıyor birçok akademisyenimiz. En kaliteli olanları bile aynı akıbeti yaşayabiliyor...
***
Çünkü ticari ve siyasi hayatta başarılı olmak, hele lider olmak için o kişide kurt zekâsının üst seviyede olması gerekiyor...
***
Böyle bir kurt zekâsına sahip olmayan kişi hele de ticarette ve siyasette liderliğe soyunursa kendini helak edip harcatmaktan başka bir işe yaramıyor. Bunun AK Parti içinde örnekleri de maalesef oldu...
***
Peki niye akademisyenlerimizin çoğunluğu böylesine saf? Mesela bu ülkede hayatında bir tane kitap okumamış kimi işadamlarını tanıdım ben.
Hayatlarında bir tane bile kitap okumadıklarını da açık açık söylemekten çekinmiyorlardı...
***
Bu durumdan gurur duymuyorlardı ama yüksündükleri ya da utandıkları da pek yoktu. Öte yandan oğullarını ve kızlarını ise en iyi okullara göndermekle övünüyorlardı...
***
Haliyle tüm gün hamal gibi çalışmaktan, iş kovalamaktan başka hobileri ve ince zevkleri de yoktu. Süfli ve avami şeyler onları tatmin edebiliyordu...
***
Fakat cahil olduğunu kabul eden bu adamlar konu siyasete geldiğinde bu ülkenin akademisyenlerinin çoğundan çok daha zeki ve parlak analizler yapıyordu...
***
Yani işi kitap okumak, tefekkür etmek ve bilimsel analiz yapmak olan ortalama Türk akademisyeninden çok daha ileri seviyede teşhis yeteneğine sahipti bu "cahil" adamlar...
***
Karşılaştıkları problemleri tahlil etme ve sorun çözme hususunda kendiliğinden bir yetenekleri gelişmişti. Çünkü yaşadıkları rekabetçi iş ortamı onları buna zorluyordu. Zaten eğer öyle bir kabiliyet geliştiremezlerse batıyorlardı...
***
İflas etme korkusu bir tür sigorta gibi aslında. Bu sebeple zekâları ve analiz yetenekleri gelişmek zorunda. Tıpkı bir hamalın kaslarının güçlü olmak, gelişmek zorunda olduğu gibi. Fakat Türk akademisyenlerinin mevcut akademik ortamımızda böyle bir zekâ geliştirme mecburiyeti yok. Esas mesele zaten tam da burada düğümleniyor...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA