Geçen yazıda da belirttiğim gibi aslında Fethullah Gülen'in kendi yazdığı kitaplarında ve bandrollü sohbet kasetlerinde bizzat paralel devlet yapılanmasını itiraf ettiğini ve bu anlamda kendi iddianamesini bizzat yazdığını söyleyebiliriz. Gülenistlerin ikiyüzlü yapısı geçenlerde de televizyoncu ve gazeteci Ersoy Dede örneğinde kendini gösterdi. Yeni Türkiye için kellesini ortaya koymuş cesur bir adam olan Ersoy'un paralelcilerin aşil topuğuna dokunan bir tweet'i üzerine paralel TV'de Gülen'in emrinde bir militan Ersoy'u tehdit etti ve ağzını burnunu kıracağını söyledi. Hoşgörü ve diyalog timsali paralelciler sıkıştı mı barbar yüzlerini gösteriyorlar. Ersoy Dede'nin kılına dahi dokunsunlar da görelim. O günler geçti artık. Hüseyin Gülerce'nin de açıklamaları ve açıklama ihtimali olan konular da Gülen'i çok korkutuyor. O sebeple Gülerce inanılmaz tehditler alıyor. 17-25 Aralık'ın demokrasi kahramanı olarak gördüğüm İçişleri Bakanı Efkan Ala'ya da buradan seslenmek isterim. Gülerce noktasında üst seviyede hassas koruma önlemleri alınma vakti gelmemiş midir?
***
Dedim ya aslında Gülen tüm bu paralel yüzünü kitaplarında ve sohbet kasetlerinde bize gösteriyordu ama biz görmedik. Şimdi gelin Gülen'in kendi elleriyle yazdığı iddianamesinden alıntılar yapmaya devam edelim:
***
Sivrilmeden, mevcudiyetinizi hissettirmeden çok ilerlere gitmek. Mutlaka bu kurala riayet edilmesi lazım. Erken vuruş diyeceğim çıkışlar yaparlarsa, dünya Cezayir'deki gibi başlarını ezer. Zayiata meydan verilmemeli. Bu açıdan bizim ister o dairede, ister diğer dairede arkadaşlarımızın korunması çok önemlidir. Çok dikkatli ve tedbirli, temkinli hareket etme mecburiyeti var. Bu hizmetin içinde bulunanlar, bu hizmete göre hizmet vermek isteyenler, her biri dünyayı idare edebilecek diplomat gibi hareket etmeli.
***
Bazı arkadaşlar birtakım cesaretli ruhları cesaretlendirmek, şecaatlendirmek, birtakım ruhları heyecanlandırmak için belki kahramanca tavırlara da ihtiyaç vardır, diye düşünebilirler. Fakat ben kuvvet dengesi olmadığım için o yol yerine, böyle kendi düşüncemi yayma, kendi düşünce sistemim adına varlığı, her tarafı fethetme, ele geçirme yolunu şahsen tercih ederim. Hususiyetle öyle devlet memuru olarak arkadaşlarımız kahramanlık yapamazlar, fuzuli kahramanlık olur. Gereği yoktur o tür şeylerin. Ne yapabiliyorlarsa, bence onları yapmalıdırlar.
***
Zıplayacaksın yerinde, duruyor gibi yapmayacaksın. Baktın ki koşamıyorsun, yerinde zıplayacaksın. İşler öyle hesap edilmeli ki, en kötü duruma göre, en handikap hale göre hesap edilmeli. Gerçekten adımlarınızı açarak, iyi bir maratoncu gibi koşacaksın. Ve hazırız, gerilimdeyiz, tam bir metafizik gerilim içinde, bir boşluk bulunca yeniden maratona geçeriz. Bazen hasımdan kaçmak bile çok önemli bir manevradır.
***
Sizin de aşina olduğunuz ışık evlerinde, ışık komplekslerinde gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Arkadaşlarımız, tanıma imkânı ve fırsatını buldukları bu hizmeti benimsiyorlar, beğeniyorlarsa kendi dünyalarında da bu sistemi yaşayabilirler. Yanlış bir şey yapan, kıvama ulaşılmadan özleriyle tam bütünleşmeden gereken mesafe alınmadan bir kısım erken huruç diyebileceğim çıkışlar yaparlarsa, dünya başlarını ezer.
***
Anayasal müesseselerdeki kuvveti cephenize çekmeden her adım erken. Kıvama ereceğiniz ana kadar dünyayı sırtınıza alıp, taşıyabilecek güce ulaşacak ana kadar, o kuvveti temsil edeceğiniz şeyler elinizde olacağı ana kadar, Türkiye'deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır. Biliyorum ki elinizdeki meyve sularının boş kutularını dışarı çıkarken çöp kutusuna attığınız gibi bu düşünceleri de açık olma yanıyla çöp kutusuna atıp gideceksiniz...