Türkiye'nin en iyi haber sitesi
RASİM OZAN KÜTAHYALI

Mustafa Akyol’dan paralel yapı gerçekleri

Daha önce bu köşede devlet içindeki paralel yapı gerçeğini ve bu yapının işlediği korkunç suçları ilk kez Mustafa Akyol'dan öğrendiğimi yazmıştım. Mustafa şu an paralel yapının bir kanalında çalışmasına rağmen bu yazdıklarımı inkâr etmedi ve doğruladı. Mustafa dürüst davrandı. Hep söylüyorum bir yazar veya entelektüel kurum hükümete muhalif hatta düşman da olabilir. Böyle muhalif kurumlara hükümetin ve ülkenin de ihtiyacı vardır. Fakat bir entelektüel kurum her şeyiyle ortada olan gayrimeşru bir suç örgütünün varlığını inkâr ediyorsa işte o zaman entelektüel intihar süreci başlamış olur.
***

Mesela Özgürlük Araştırmaları Derneği şu an bu inkârcı çizgide. Mustafa Akyol'un ve ÖAD üyesi değerli liberal akademisyen Tanel Demirel'in görüşlerini dahi dikkate almayan bir tuhaf vaziyetteler. Kendine "liberal gençlik hareketi" diyen hükümete muhalif 3H ise paralel yapı denen gerçeği kabul ettiklerini ve ortada Gülenist bir suç örgütü olduğunu söylüyor. İşte bu meşru muhalif tutumdur. Fakat siz hükümete karşı gayrimeşru bir suç örgütünün taraftarı olursanız yok hükmündesinizdir.
***

Paralel devlet örgütünün varlığını ve geçmişte yaptıklarını inkâr edenler ileride bunun entelektüel maliyetini ağır öder. 90'larda JİTEM'in varlığını inkâr eden yazarlar şu an nasıl itibarsız ve rezil durumdaysa paralel çeteyi inkâr edenler de önümüzdeki dönem o halde olacak. Paralel devlet çetesinin varlığını kabul ettiğinizde hükümet yandaşı olmuş olmazsınız. Hükümete muhalefetinize sonuna kadar devam edersiniz, öte yandan devlette örgütlenmiş ve inanılmaz organize suçlara imza atmış bu çeteye karşı da net tavır alırsınız.
***

Mustafa Akyol Al-Monitor için Hanefi Avcı ile konuşarak ve Avcı'nın Gülenist çeteye dair söylediği gerçekleri İngilizce uluslararası medyada da duyurarak işte bu ilkeli çizgide bir iş daha yaptı. Yazısında şöyle diyor Mustafa:
Türkiye Hanefi Avcı'yı ilk kez 28 Şubat sürecince tanıdı. O günün laik darbecilerine karşı dik durmuş, televizyonlara çıkıp hukuksuzluklarını ifşa etmiş cesur bir polis müdürüydü o. Sonra yıllar geçti, başka bir duruşla gündeme geldi Hanefi Avcı. 2010'da yayınlanan 'Haliç'te Yaşayan Simonlar: Dün Devlet Bugün Cemaat' adlı kitabında, eskiden laik generallerin hâkim olduğu ceberut devlet aygıtının bu kez Fethullah Gülen cemaati tarafından suiistimal edildiğini savundu. Anlattığına göre Cemaat mensubu polisler emniyet istihbaratına hâkim olmuş, bunu yaparken meslek içi rakiplerini haksız yollarla tasfiye etmiş, elde ettikleri gücü de siyasi rakiplerine tuzaklar kurmak için kullanır hale gelmişlerdi.
Ben yayınladıktan hemen sonra bu kitabı dikkatle okudum. Avcı'nın, Gülen Cemaati'ne dini değerleri nedeniyle düşman olan katı laiklerden biri olmadığını açıkça gördüm. Dahası anlattığı somut olayları ve 'kapalı ideolojik topluluklar' hakkındaki sosyolojik analizlerini ikna olarak okudum. Avcı'nın bu kitabı yazdıktan kısa süre sonra tam da itham ettiği polisler ve savcılar tarafından tutuklanması ise beni onun haklılığına daha fazla ikna etti. Ona yapılan 'komünist Devrimci Karargâh örgütüne üyelik' ithamı, hiç inandırıcı olmadığı gibi, onun dile getirdiği 'Cemaatçi polisler hayali örgütler icat edip siyasi tutuklamalar yapıyor' suçlamasını doğruluyordu sadece.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA