Dün Washington merkezli Al Monitor için yazdığım yazının Türkçesini yayınlamaya başlamıştım. Çünkü bu yazıdan paralel örgüt aşırı derecede rahatsız olup abukluklar yapmaya başladı... Şunu hiç kimse unutmamalı ki Türk hükümetiyle İsrail hükümetinin ilişkileri normalleşirse paralel örgüt işlevsiz kalır. O yüzden Pensilvanya bu normalleşme sürecine karşıdır. Paralel örgüt Erdoğan ve Netanyahu hükümetlerinin savaş halinde olmalarını istemektedir. Bu örgüt İsrail ile kavga eden bir Türkiye'de İsrail muhipleri olmayı ve bundan enternasyonal rant devşirmeyi amaçlamaktadır. O yüzden de paralel örgütün yargısı Mavi Marmara katliamına karşı hiçbir hassasiyet taşımamasına rağmen sırf Türkiye-İsrail normalleşme süreci dursun diye bu kararı vermiştir. Bu karar çok açık bir tezgahtır... Şimdi Al monitor yazımızdan parçalar yayınlamaya devam edelim...
Türk Milli İstihbarat Teşkilatı'na hakim olmak isteyen Gülenistler 7 Şubat 2012'de bir kumpasla Erdoğan'a çok yakın Mit Müsteşarı Hakan Fidan'ı hapse tıkmaya yeltendiler. Fakat başaramadılar. O günden beri Türk siyasetinde devlet kadrolarındaki Gülenistler ile AKP arasında soğuk harp yaşanmaktadır. En son 17 Aralık 2013'te Gülenist savcıların başlattığı soruşturma doğrudan Başbakan Erdoğan'ın tüm ailesini içeri atmak hedefindeydi. Soruşturma başladığı günden itibaren dinlenmiş tüm telefon kayıtları da sosyal medyaya servis edilmeye başlandı... 18 Aralık'tan itibaren de Erdoğan hükümeti Emniyet'teki tüm Gülenist kadroları tasfiye etmeye başladı.Yargıda ise bu o kadar kolay olmadı çünkü HSYK adlı kurum hakim ve savcıların tayinlerini yapıyordu. Orada da Gülenistlerin ağırlığı vardı Hükümet yeni bir HSYK kanunu çıkararak Gülenistlerin gücünü belli oranda pasifize etti fakat hala özellikle ağır ceza mahkemelerinde Gülenistler hakim durumdadır. Sadece Erdoğan'ın çok sert ve kararlı tavrı sonra biraz sinmişlerdir. Fakat 10 Ağustos Başkanlık seçimleri öncesi muhtemelen yeniden saldırıya geçecekler...
İşte bu dört İsrailli komutana çıkartılan tutuklama kararını da hükümet çevreleri bu şekilde yorumluyorlar. Mevcut ağır ceza mahkemelerinde Gülencilerin hala ağırlıkta olduğunu ve bu kararın da Türkiye-İsrail arası ilişkilerin normalleşmesini dinamitleme amacıyla verildiğini düşünüyorlar...
Gülenciler Erdoğan hükümetine karşı verdikleri mücadelede İsrail, ABD ve AB desteğinin kendi arkalarında olduğunu ifade eden bir dil kullanıyorlar. Gülencilerin temel stratejisi Erdoğan'ın hiçbir uluslararası desteğinin kalmadığını sürekli ifade ederek Erdoğan'ı izole etmek.
Erdoğan da Gülenistlere sürekli emperyalizmin tetikçileri söylemiyle yükleniyor. Erdoğan'ın bu söylemine Türk toplumunun çoğunluğu destek veriyor. Gülenistler toplumun algısında adeta İsrail'le özdeşleşti. Türkiye halkının nerdeyse tamamı Filistin meselesindeki tavrından ötürü İsrail'den hoşlanmaz. Dolayısıyla Türkiye'deki algı savaşını çok bariz biçimde Erdoğan kazandı ve Gülenistler 30 Mart'ta feci bir hezimet yaşadı...
Bu mahkeme kararı karşısında hem Gülenistler hem de Erdoğan karşıtları Türkiye ve İsrail arası müzakere sürecinin çöktüğünden bahsedecektir. Çünkü Türkiye'de Erdoğan takıntısı öyle bir noktaya geldi ki Erdoğan'ın iktidardan düşmesi için Türkiye-İsrail savaşı çıksın isteyecek derecede çıldırmış olanlar var. Öte yandan mantıklı bir Erdoğan muhalifi olan Semih İdiz Erdoğan'ın Türkiye toplumu nazarında hiç güç kaybetmediğini aksine artırdığını çok doğru tespit ediyor...
Türkiye-İsrail ilişkilerinde normalleşme süreci aynen devam etmelidir. Yakın zaman içinde Erdoğan hükümetinin değişme olasılığı yoktur. İsrail de Erdoğan hükümetiyle uzlaşmak zorunda olduğunu bilmeli. Erdoğan hükümeti de ilişkileri yeniden 2009 öncesi duruma getirmek noktasında hassas olmalıdır.