Aslında hayat teşhis ve tedaviden ibaret bir süreç. Sadece siyasi alanda değil yaşadığımız hayatın hemen her alanında önümüze problemler çıkar. O problemler çözülmezse de hastalık aşamasına geçer. İster bireysel ister kurumsal ister toplumsal ister yerel isterse küresel seviyede olsun karşımıza çıkan problemlerde ya da hastalıklarda yapılacak şeyler bellidir.
***
O meseleyi/ hastalığı önce isabetli ve doğru teşhis etmek gerekir. Bunun için hem bilgi hem sezgi hem de her şeyden önemlisi berrak bir zekâ şarttır.
Önyargılar ve kompleksler teşhis yeteneğinin en büyük düşmanıdır. Sonra yapılan isabetli teşhisten hareketle fonksiyonel bir tedavi reçetesi çıkarmak ve en sonunda da bu reçeteyi uygulamak gerekir.
***
Bir siyaset adamı ya da bir siyasi parti de içinde yaşadığı toplumu ve dünyayı anlayamazsa önüne çıkan sorunları teşhis edemezse doğru zamanda doğru hamleleri yapamazsa tasfiye olur. Aynı durum bir işadamı ya da bir ticari şirket için de geçerlidir.
Yanlış teşhisler yapan bir siyaset adamı oy kaybederek işadamı ise para kaybederek adım adım tasfiye olur. Bu durumu Türkiye'de çok gördük. Anlı şanlı kimi siyaset ve ticaret adamları yanlış teşhisleri yüzünden inleyerek çöktüler. Çöküntü içindeyken bile kendilerini değil başkalarını suçladılar.
***
Aynı çöküntü durumunu kurumsal olarak yaşayanlar da oldu Türkiye'de. TSK camiasının son 10 senede yaşadıkları buna örnektir.
Aslında sadece TSK değil TSK'nın önderliğinde hareket eden Kemalist camianın tamamı bu yanlış teşhislere bağlı çöküntüyü yaşadı hâlâ da yaşıyor. İşler öyle bir noktaya geldi ki
önce kamu hayatından tasfiye olan Kemalistler bugün CHP'den bile tasfiye ediliyor. CHP'yi şu an yönetmek isteyenler ancak Kemalizmi dışlayarak CHP'nin kendini toparlayabileceğine karar verdi. Çünkü Kemalist cemaatçiliğe teslim olmak bir tür çıldırma ve yok olma halini ifade ediyor.
***
TSK'yı yönetenler bu cemaatçiliğe teslim olarak TSK'nın hallaç pamuğu gibi atılmasına sebep oldular. TSK'nın ve Türkiye'nin yaşadığı her ama her problemi yanlış teşhis ettiler. Bu problemler hastalığa dönüştü. Bu hastalıklara karşı Harbiye kitaplarından ezberlenmiş tedavi reçetelerini her seferinde doğru zannederek uygulamaya geçtiler. Oysa
ilerlemiş bir hastalığı teşhis etmeden tedaviye kalkışmak fiilen intihar demekti.
***
TSK camiasının kurumsal bir zekâ geriliği içinde olduğunu ve intihar ettiğini 2008'de yazdığım için beni 301'den yargılattılar. TSK'ya bağlı milis güçler beni tehdit etti ve hedef gösterdi. TSK camiası sadece yaşadıkları hastalık halini tasvir ve teşhis ettiği için bir yazara düşman oluyordu. TSK camiası büyük bir körlük içine girmişti. Bir hastalığı doğru teşhis eden adama saldırarak mevcut hastalığın üzerinin örtülmeyeceğini görmüyorlardı.
***
İşte sonuç ortada.
TSK kendi kendini tedavi edemedi ve bünyenin dışından bir ameliyata maruz kaldı. Netice olarak inanılmaz sayıda adam TSK'dan tasfiye edildi. Aslında kendini bizzat tasfiye eden eski rejimin TSK'sıydı. Bugünden bakıldığında TSK'ya dair 5 sene önceki teşhislerimin tümünün doğru çıktığını o zaman bana düşman olan ve hakkımda kara propaganda yayını yaptıran orgenerallerin bizzat kendileri itiraf ediyor.
***
TSK camiasının yaşadıkları bence bugün her camia için ders niteliğinde olmalıdır. Kemalist cemaatçilik ve gayrimeşru iktidar hırsı TSK'yı bitirdi. Her türden cemaatçi hırs içinde olduğu bünyeyi hastalık gibi kemiriyor.
Habire yanlış teşhisler yapan eski rejim döneminin sahte liberal aydınları da kendi kendilerini tasfiye ediyor. Onlar da tıpkı eski rejimin generalleri gibi başkalarını suçluyor. Bu sefer 5 sene değil sadece 2 sene sonra bu yazdıklarımı daha iyi anlayacaksınız.