Irkçı ve faşist ant kaldırılıyor. Kürtçe ilçe ve şehir adları aslına döndürülüyor. Başörtülü milletvekilleri TBMM'ye, başörtülü memurlar devlet dairelerine özgürce girebiliyor. Aylardır bu ülkenin dağlarında tek genç ölmüyor. Tüm Türkiye coğrafyası barışın tadını çıkarıyor. Öcalan realitesi Türk siyasetinde artık herkes tarafından kabul ediliyor. BDP'liler TRT'ye demeç verip "Öcalan bizim kalbimizdedir" diyor. Bir CHP milletvekili bile "Niye kadın polisler başörtüsü takamıyor. Bu kadına karşı ayrımcılıktır" diyerek özgürlükçü bir perspektifle AK Parti'ye muhalefet etmek zorunda kalıyor. Çok yakın zaman önce telaffuzu bile suç olan şeyler artık parkta yürümek gibi algılanıyor Yeni Türkiye'de. Oysa şu an normal gibi yaşanan bu gelişmeleri sadece temenni ettiği için 13 sene önce bir sanatçı devlet ve medya eliyle öldürülmüştü. O sanatçı Ahmet Kaya'ydı. Yeni Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kaya'ya onur ödülü vererek aslında Türkiye devletini bir utançtan kurtardı.
***
Ahmet Kaya, sözleri ve ezgileriyle yüreklere dokunabilen ve bu ülke insanlarının gizlenmiş isyanını açığa çıkartabilen bir adamdı. Aslında Kaya'nın görüşleri diye bir şey de yok. Ahmet Kaya esasen duyarlılıkları ve hissettikleri olan bir adamdı. Bu hisleri ve duyarlılıkları taşkın ve coşkun bir dille ama asla yapaylığa düşmeden şarkılarıyla ifade eden biriydi. Kaya'nın kalpleri fethetmiş, herkesçe bilinen hiçbir parçasında Türk sol literatürüne hep hâkim olmuş yapay ve yavan dil yoktur. O dille şarkı yapanlar zaten sadece belli bir cemaat içinde dinleniyor. Türkiye'nin büyük çoğunluğunca bu yapaylık anında reddediliyor.
***
28 Şubat askeri darbesinin en boğucu günlerinde kanal kanal gezip, dindar kızların özgürlüklerini herkese karşı savunmuştu. Sol çevreler denen o kasttan akıl almaz tepkiler aldığı halde susmamış, her gittiği yerde yüreğini acıtan yasaklara ve baskılara karşı tam bir Ahmet Kaya üslubuyla konuşmuştu. Öcalan'ın yakalanma sürecinde, aşırı milliyetçilik histerilerinin tavan yaptığı günlerde, tüm medya oradayken "Bu albümümde Kürtçe şarkı söyleyeceğim" diye haykırmıştı.
***
"Her zaman bu ülkenin halklarının kardeşliğini ve bölünmez bütünlüğünü savundum. Ama Kürt realitesini de bu ülke tanımak zorundadır. Bunu her zaman söyleyeceğim" diye konuştuğu sırada, başının üstünden çatallar, kaşıklar ve bilumum iğrenç bağırtılar uçuşuyordu. Sürgüne gitmek zorunda kaldığı Avrupa'da konserler verirken, PKK'lılara her zaman silah bırakma çağrısı yapan "Vallahi biz barışı özledik" diyen de Ahmet Kaya'ydı.
***
Montajlarla, yalanlarla Kaya'nın bu Avrupa konserleri bir dezenformasyon aracı olarak kullanıldı. Kitleler Kaya'ya karşı manipüle edilmek istendi. Ahmet Kaya, içinden geldiği gibi davranan, kendine uzanan ellere her zaman düşünmeden dost elini uzatan bir adamdı. Başkalarının bu durumu manipüle edip etmeyeceği hiçbir zaman umurunda olmuyordu. Zamanında televizyon programı yaparken de "Dinci sermaye" diye yaftalanan bir firmayla ortak iş yapmaktan, ülkücü hareketin içinden meşhur bir konuğu ağırlamaktan çekinmemişti.
***
Tüm hayatına ve şarkılarına sinmiş bu hakikilik, bu içtenlik ve her şeyden önemlisi bu vicdanlı duruş sebebiyle Kaya her zaman hatırlanacak, her zaman dinlenecek.
Bu ülkenin en zor ve boğucu zamanlarında hayatları daraltılan her kesimden yurttaşımıza, tavırlarıyla ve şarkılarıyla sahip çıkan bir adamdı Kaya. Bahtiyar'ların Nazlıcan'ların en dar vakitlerinde en çok güvendikleri adamdı. Destansı bir coşkunun, sahici bir isyanın adamıydı. Bu ülke seni çok özlüyor Ahmet Kaya.