Dünkü yazımda Yeni Türkiye vizyonunu enternasyonal medya alanında savunmanın hayati önemini belirtmiştim. Elbette bunun için evrensel siyaset dilini ve temel entelektüel literatürü de iyi bilmek şart. Yoksa ülke sınırları içinde Yeni Türkiye'yi kolpadan savunan öyle tipler var ki bunların Edirne dışına çıkmasının bile yasaklanması lazım! İsrail lobisi yurtdışında Erdoğan'ı savunur gözüken ama aslen İsrail'in çıkarlarına hizmet eden kukla yazarlar yaratsa ancak içerideki bazı gerzekler kadar başarılı olabilir.
***
Bu durum ölmeden bir gün önce Mehmet Barlas'ın evindeki davette rahmetli Kemal Tahir'in düştüğü duruma benziyor.
O gecenin davetlilerinden biri Kemal Tahir'i muhaliflerine karşı öyle savunur öyle savunur ki, Tahir SAVUNDUĞUN KİŞİ BEN DEĞİLİM. BENİ SEN SAVUNMA KARDEŞİM diye haykırmak ister ama haykıramaz.
Bu zekâsı kıt davetli hararetle Tahir'in edebi ve siyasi çizgisini savunmaya devam eder ve Tahir'i çileden çıkartır. Tahir daralır ve fenalaşır. Sonra bir şekilde toparlanır evine gider. Fakat o gecenin sabahında kalp krizinden vefat eder.
***
Buna benzer bir şeyi de bir TV programında ben yaşadım. Fanatik bir tip canlı yayına bağlanıp birkaç kamu görevlisine yalanlarla saydırmaya başladı. Buna karşılık o kamu görevlilerini iyi niyetle savunmak isteyen ama meselenin boyutlarını hiç bilmeyen bir yorumcu da atılarak onları savunmaya girişti. Hatta diğer yorumcuları da susturdu ve sadece kendisi bu savunmayı götürmek istedi. Fakat bunu yaparken aynı Kemal Tahir'i savunan adam gibi davranınca o kamu görevlileri çileden çıkıp bana sms attılar. Ben bir iki araya girip topu almaya çalıştım ama baktım bu yorumcu kendi kalesine gol attığı halde kendini müthiş forvet sanmaya devam ediyor. En son şöyle haykırarak onu susturmak zorunda kaldım:
ŞU AN SAVUNDUKLARIN SENİN ONLARI SAVUNMANI İSTEMİYORLAR.
***
Maalesef dış tanıtım ve kamu diplomasisi alanında Yeni Türkiye çok feci durumda. Hatta yerlerde sürünüyor. Bu konuda önlem alınması ve organize olunması şart. Çünkü Türkiye'ye haksızlık ediliyor.
Öte yandan şu an yaşadığımız, eski rejimden yeni rejime geçiş dönemidir. O sebeple son derece amorf bir dönemdeyiz.
Elbette bu dönemin kendine özgü problemleri var. Onlar da dürüstçe yazılmalı ve özeleştirel olunmalı. Fakat mühim olan Yeni Türkiye vizyonudur. Bu vizyonu anlatmak ve dünyanın bundan böyle bu Yeni Türkiye ile muhatap olacağını göstermek gerekir.
Hısım ise hısım, hasım ise hasım olurlar ama artık Batı ittifakının mensubu olmaktan ve AB kriterlerinden asla vazgeçmeyen fakat aynı derecede proaktif ve kendi devlet aklıyla hareket eden bir Türkiye olacak enternasyonal arenada.
***
Kahire ve Tahran gibi başkentlerin yanı sıra Washington ve Londra'nın politik ve diplomatik çevrelerinde de Ortadoğu'ya dair en çok okunan yayın organı olan Al Monitor'dan dün bahsetmiştim. Haftada bir yazdığım bu yayın organında en son Hakan Fidan olayını
Turkish Intelligence Chief Both Iconoclast and Target başlığıyla yazdım.
Oradaki en kritik bölümü alıntılamak isterim:
...Bence son dönemdeki sorunların kaynağı buradan çıkıyor. Çünkü bugüne kadar Washington ve diğer Batı merkezleri pasif ve talimat alan bir Ankara'ya alışmıştı. İlk kez bu dönemde Batı ittifakına tam bağlı fakat aktif ve inisiyatif alan bir Ankara yaklaşımı var.
***
Evet esas mesele tam da bold olarak yazdığım son satırlardır.