Tarih 3 Temmuz 2011'di. Nagehan'la Dubrovnik'teydik. İnternetten haberlere bakarken şike soruşturmasının başladığını gördüm. Farklı kaynaklardan anlamaya çalıştım olayı. Bilgi kirliliği çok fazlaydı.
Sonra 5 Temmuz'da yurda döndüm. Takvim Spor Müdürü Tunç'tan elindeki bilgileri istedim. "En önemlisi bu abi" diye savcılığın Aziz Yıldırım'la ilgili 182 sayfalık iddialarını içeren dosyayı verdi.
Galatasaraylılığımı bir yana koydum, adaletli olmak için 182 sayfayı Yıldırım'ın avukatı gibi didik didik ederek okudum. En ufak bir lehte şüphe durumunda Yıldırım'dan yana tavır koyacaktım. Bu gözle bile okunduğunda 3 maçtan kaçış yoktu. 3 maçta Yıldırım ve ekibi bal gibi şike yapmıştı.
Diğer maçlarda da şike belirtileri vardı ama Yıldırım lehine ufak boşluklar da vardı. Sonra 7 Temmuz'da o zamanlar yorumcusu olduğum siyasi tartışma programı Ters Cephe'de bu konu işlendi. Telefona bağlanan biri "Koskoca F,Bahçe Başkanı Yıldırım'ı bir tekstil fabrikasının müdürü gibi gözaltına alamazsınız. İddialar tamamen yalan. Bunu yapanlar bedelini ödeyecek" dedi. Haliyle "Koskoca paşalarımızı yargılayamazsınız" diyen Ergenekoncularla aynı kafayı karşımda görünce kükredim. "Tüm yurttaşlar eşittir. Ama bazıları daha eşittir" zihniyetindeki bu kafa kadar beni rahatsız eden bir olay yoktu. Üstelik kanıtlar netti. Davanın altı sağlamdı. Emniyet Müdürü Mutlu Ekizoğlu ve Savcı Mehmet Berk işini iyi yapmıştı. Ve bu iki isim sürekli tehdit ediliyordu. Ne Ekizoğlu'nu ne de Berk'i hiç tanımıyordum ama bu durum kanıma dokunuyordu.
Sonrasında da şikeyle ilgili programlardan davet yağmaya başladı. Spor medyasının çoğu suskundu. Yıldırım öyle bir hegemonya yaratmıştı ki çoğu spor yazarını kilitlemişti. Şu an Beyaz TV Spor Müdürü olan dostum Ertem Şener CNN Türk'teki "Türk Futbolu Mahkemede" isimli programına yaz boyu nerdeyse her hafta beni çağırdı. Biraz da mecburiyetten sürekli futbol ve şike üzerine konuşmaya başladım.
Ardından bu programları izleyen bizim gazetenin spor yazarlarından Ahmet Çakar "Bizim programda futbol yorumcusu olmalısın, sende bu potansiyel var" dedi. Ondan sonra da düzenli yorumculuğa başladım. Şu an yazdığım Sabah da Türk futbolunun temizlenmesi adına bu davaya hep tam destek verdi.
3 Temmuz'un benim açımdan hikâyesi budur. 2 senedir söylediklerimizi şimdi UEFA da teyit etti. Ne yaparsanız yapın gerçeklerle uğraşılmaz. En nihayet gerçekler haklı çıkar.
UEFA bu kararı vereceğini çok önceden de belli etmişti. Bu davaya bakan Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci'nin adil yargılama ilkelerine uygun şekilde verdiği kararlar UEFA tarafından övülmüştü. Medyanın gözünden kaçtı ama UEFA Hâkim Ekinci'nin hukukçu titizliğini diğer ülkelerdeki şike davalarına örnek gösterdi. Bunlar boşuna söylenmiş sözler değildi.
Temiz Kramponlar Soruşturması sürecinde ne Ergenekon ne de Balyoz'da görülmemiş bir psikolojik harp kampanyası yaşandı. "Fethullahçılar Fenerbahçe'yi ele geçirmeye çalışıyorlar" sloganıyla başlayan bu harp epey de başarılı oldu. İş öyle noktaya geldi ki Mehmet Berk, Ertuğrul Özkök'ü arayıp dert yandı, ağladı.