"Rüyamda hiç tanımadığım biri bana Mısri hakkında bir roman yazmamı önermişti, evet. Tuhaf olanı şu ki; ben de ona olur demiştim. Tamam yazayım. Bir çırpıda. Mısri'nin adı dışında hiçbir şeyini bilmezken, rüyamda kabul edivermiştim. Sanırım öncesinde manamda gösterilen çeşitli kılıklardaki suretler aşkı arayışımın habercisi olmuştu. Mısri'nin nefsimin sırrındaki zuhuru, bugünün kamil bir mürşidine yaklaştığıma dair bir müjde gibiydi."
Leyla İpekçi, romanın kahramanlarından Arzu'nun karakterinde, Mısri'nin mihmandarlığında yaptığı yolculuğu, şimdiki zamana ustaca uyarlamış. Karakter babında; Bir ve dahi içindeki İki'likler arasındaki diyaloglar sürükleyici.
"Bir: Dediğim gibi yap, Veli'yi bul, havanda döv, suya karıştırıp bir bardakta iç, elhamdülillah de.
İki: Uzun sürer mi havanda dövmek?
Bir: Yaklaşık kırk yıl kadar. Yunus olup Tapduk'unu yutmak kolay mı? Tam teslim olmak değil, tam teslim almak gerek. Yutulmak değil yutmak!"
Leyla İpekçi, Dem Yüzü'nde yormayan, anlaşılır ama şaşırtıcı betimlemelerle ve diri bir anlatımla okuru muhteşem bir irfan, bilgelik yolculuğuna, bir iç yolculuğa çıkarıyor. Medeniyetimizin gizlenmiş kaynaklarıyla, Niyazi Mısri'nin efsanevi bilgeliğiyle bugünü düşünmenin tadına varmak isteyenler için birebir...
DEM YÜZÜ
Leyla İpekçi
H Yayınları
252 sayfa
HİKMET SAHİBİ KADINLAR
Ahmet Yesevi bilindiği üzere Horasan erenleri dediğimiz büyük irfan kaynağını belirlemiş bir veli. Elimizdeki kitap onun biyografisi. Hikmetlerinin halk içinde yaygın hale gelmesinde başta geniş mürid kitlelerine seslenmiş olmasının yanı sıra, takipçilerinin de büyük rolü var. Onlar yazılı veya sözlü hikmetleri derleyerek, toplantıların halka yayılmasında öncülük etmişler. Ahmet Yesevi'nin yakınında erkek dervişler kadar, onun bilgisinden etkilenen kadın dervişler de vardır. En başta da Gevher Şehnaz hanım... Divan-ı Hikmet'in Gevher Şehnaz hanımın çabalarıyla komşulara, yakın köylerdeki insanlara ve sonra daha geniş kitlelere yayıldığını görürüz. Gevher Şehnaz hanımın önderliği Türkistan kadınları için bir çığır niteliğindedir.
Zamanla halk sohbetlerini yapan ve Çiltan denilen 40'lı gruplar oluşur. 40 kadından oluşan bu gruplar Hikmet ismini taşıyan bu öğretileri halka ulaştırmakta öncülük etmiş kadın öğretmenlerdir. Aralarına çocuklarını da alarak gerçekleştirdikleri oturumlarda, Yesevi'nin gönüllerine hiç mi hiç yabancı gelmeyen şiirleriyle hakikati öğrenerek bilinçli bir toplumun temellerini sessizce atarlar. Hikmetlerin, terim bilgileri hariç, ayrıca açıklanmasına gerek duyulmayacak kadar açık ve anlaşılır olması onların öğrenilmesinde ve hemen hayata geçirilmesinde olağan bir hız oluşturur.
Sonbahar'da başlayan şiir sohbetleri, ilk bahara kadar sürer. Hikmet'i ezberinden okuyan 40 kadın çevre köylere, şehir merkezlerine gider ve çadırlarda bu sohbetleri yapar. 10'ar kişilik sıralarla kare şeklinde bir otuma düzeni kurulur. Bu oturma düzeninin, 40 ayrı kişinin tek bir yürek olduğunu, aynı inançta olduğunu temsil ettiği söylenir...
AHMET YESEVİ
(İki dağın arasındaki okyanus)
Ayşe Şener, Yediveren Yayınları
200 sayfa