Tanıdığım biri bana yalan söylediğinde genellikle anlarım. Çünkü hem yalan söyleyip hem de bunu belli etmemek için gerçekten büyük bir sahtekâr olmak gerekir. Bu konudaki yeteneğimi bizim marifetnamelerimize ve Yalan Söylediğimi Nasıl Anladın (Okuyan Us) kitabının yazarı Paul Ekman'a borçluyum. Yalanın beyinde başlayıp biten bir hadise olmadığını, kimi zaman insanın bütün davranışlarını, hatta bedenini ele geçirdiğini Prof. Ekman'dan öğrendim. Sadece istihbarat örgütlerine ve dizilere değil bana da ilham verdi.
Yalan söylemek insanı farkında olmadan duygusallaştırır ve istem dışı davranışlar sergilemesine yol açar. Dikkatle bakan birinin bu kontrol dışılığı ve sapmayı görmemesi mümkün değildir. Oturma biçiminiz, vücudunuzun kimyası, nefes alış veriş hızınız, yüzünüzün ifadesi hatta rengi değişir; bakışlarınız farklılaşır, tikleriniz harekete geçer, elinizi kolunuzu nereye koyacağınızı şaşırırsınız.
Bu açıdan baktığımızda, yalan söylerken insan aslında ne kadar zavallıdır.
Herkesin yalan söyleme biçimi farklıdır. Yalan farklı insanlarda farklı tepkimelere yol açar. Sözgelimi, yakın arkadaşlarımdan biri her yalan söyleyişinde gözlerini kocaman açarak gevrek ve istemsiz bir kahkaha atar. Bir diğeri elinde olmadan sinirlenir ve yalan söylediği konu ile alakalı soruları kabul etmeyeceğini peşinen belirtir.
Eski bir dostumda yalan söylemek karın ağrısına yol açardı. Kritik bir konuda yalan söylemiş ve yalanının yakalandığından endişe etmişse midesini tutarak dolaşırdı bütün bir gece. Bir başka eski dostumun uykusu gelirdi yalan söylediğinde. Bu konuda efsane olan bir başkası ise sık sık tuvalete giderdi büyük yalanlarının arefesinde ve sonrasında. Onun için lavabo bir yalan idare merkeziydi.
İnsan davranışlarının temelinde iki temel eğilim bulunduğunu söyler kimi psikologlar. Bunlar: acıdan kaçmak ve hazzı yakalamaktır. Yalancının el kitabı tam da bu noktada, korkunç bir dilemmayla açılır. Mutsuz olmamak için yalan söylemesi gerektiğini düşünür. Ama yalanlar üzerine kurulmuş bir mutluluk da görülmüş değildir.
ORHUN ABİDELERİ'NİN ROMANI
Yeni kitapları çıksın diye beklediğim yazarlar olduğu doğrudur. Mustafa Çevik bunlardan biri...
Hükümdar, Zamanın Oğlu, Kutlu Dağlar Ülkesi kitaplarını zevkle okumuştum. Geçtiğimiz ay Kapı tarafından yayınlanan Türk Bilge Kağan kitabını da bir solukta bitirdim.
Mustafa Çevik'i önemsiyorum. 'Meselesi olan ciddi yazar' tipinin son dönemdeki en velut örneklerinden biri. Türk Edebiyatı için önemi zamanla daha iyi anlaşılacak derin bir damarın temsilcisi. Yakın arkadaşı, çok satan Ehl-i Beyt romanlarının yazarı Ahmet Turgut'la birlikte Ömer Lütfi Mete ekolünün taşıyıcısı ve takipçisi.
Son kitabında zor bir misyon yüklenmiş Çevik. Bu misyonu, Türk tarihinin bilinen en eski yazıtlarının tefsiri olarak tarif edebiliriz.
Orhun Kitabelerinden yola çıkarak dönemin ve Bilge Kağan'ın romanını yazmış. Her bölüm kitabedeki bir ya da birkaç cümleyle açılmış ve o cümleler romancının muhayyilesinde bir nehir hikaye ile canlandırılmış.
Türk Bilge Kağan'da esaretten kurtuluş, boyların birliğini ve dirliğini sağlamak arketiplerinin güzel bir temsili ve terkibi verilmiş.
Töre, erdem, bilgelik, kahramanlık, kültür, medeniyet gibi mefhumlar farklı bir bakış açısıyla yorumlanmış.
Kitabı, Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisindeki oyunculardan birinin ya da Arda Turan'ın elinde görüp de almadıysanız geç kalmış sayılmazsınız.
KUŞLARIN İLAHİSİ
Kitabın adı Kuşların İlahisi... Zahirde kuşlar, bâtında, insanlar hakkında. Kuşların her biri insanların hususiyet ve zaaflarının temsilcisi... Orijinal adı: Mantıku't Tayr. Yazarı Feridüddin Attar. Horasanlı bir bilge... Kitabında anlattığı hikayeler Mevlana'dan Şeyh Galib'e pek çok şaire ilham vermiş ve taklit edilmiş.
Roger Garaudy'nin çevirmeni ve dostu olarak tanıdığımız Cemal Aydın bu çok konuşulan ama az okunan eseri yeniden Türkçe'ye kazandırmış. Türk §Edebiyatı Vakfı Yayınları etiketiyle.
Aydın titiz bir çevirmen. Tercümesini Prof. Kedkeni'nin tenkitli metninden hareketle Farsça orijinal metni ve Fransızca çevirileri dikkate alarak yapmış. Eseri çevirmekle yetinmemiş, anlaşılmasını sağlamak için 550'ye yakın dipnot vermiş.
Mantıku't Tayr hem mana hem de biçim bakımından Dünya Edebiyatı'nın zirvelerinden biri. Yazılmasının üzerinden yüzyıllar geçtiği halde unutulmak şöyle dursun hep hatırlanmış ve değer kazanmış.
Bir öze dönüşten, rönesanstan ya da restorasyondan söz edeceksek bunu Kuşların İlahisi'ni okuyup anlamadan gerçekleştirmek mümkün değil.