Türkiye'nin en iyi haber sitesi
KEREM ALKİN

Çin’in ‘üçlü ürün’ atağı ve küresel rekabet

ABD ve AB, uzunca bir süredir Çin'le yüksek üretim kapasitesi nedeniyle, pek çok sektör, ürün ve alanda 'kapasite fazla üretim' sürecini tartışmakta. Gerek Dünya Ticaret Teşkilatı (WTO), gerekse de Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) nezdinde, hem Çin'le birlikte, hem de Çinli yetkililer olmadan da yürütülen tartışmalar ve müzakereler ağırlıklı olarak 'demir-çelik' ve 'gemi inşa' bazlı yürümekteydi. Ancak, yürütülen müzakereler Çin açısından sadece tek tarafın taleplerinin karşılanmasına yönelik bir 'monolog'a dönüşünce Çin söz konusu müzakerelerden çekildi. Son bir yıldır ise, demir-çelik ve gemi inşanın yanına üç ürünün daha katıldığı anlaşılıyor: 'elektrikli araçlar', 'lityum piller' ve 'fotovoltaik ürünler'.
Anlaşılan o ki, bu konu, Çin Devlet Başkanı Şi'nin Avrupa'da üç ülkeye gerçekleştirdiği ziyaret esnasında, Fransa ziyaretinde, Fransa Cumhurbaşkanı Macron'la yapılan görüşmede Avrupa Komisyonu Başkanı von der Leyen tarafından da dile getirilmiş. G7 ekonomilerinin küresel iklim krizini durdurmak adına 'olmazsa olmaz' ilan ettikleri 'yeşil dönüşüm', karbon bazlı enerji türevlerinden, fosil yakıtlardan hızla temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi önceliklendiriyor. Esasen, söz konusu üç ürünün yanına dördüncü bir başlık olarak 'kritik maden ve mineraller'i de eklemek gerekiyor. Çünkü, 'yeşil dönüşüm' için gerekli olan ürünler açısından, yüzde 100 elektrikli bir dünya için vazgeçilmez olan 'yüzde 100 elektrikli araçlar'da rekabet sertleşmekte.
Avrupa'nın giderek ciddi manada zorlandığı yüzde 100 elektrikli otomobiller rekabetinde, Çin'in yakaladığı teknoloji düzeyi, araç kalitesi ile fiyatı arasındaki başarılı denge, ABD'yi de ciddi manada rahatsız etmekte. Çin'in yıllık elektrikli otomobil üretimi 2017'den bugüne yıllık bir milyon araç düzeyinden 10 milyon araç düzeyine hızla yükselirken, dünyaya ihraç edilen elektrikli otomobil sayısı da aynı dönemde yüz bin düzeyinden bir milyonu geçmiş durumda. Bu nedenle, pek çok ülke Çin'in ihraç ettiği otomobillere yüksek gümrük vergisi koymaya başladı. ABD yüzde 25 olan gümrük vergisini yüzde 100'e çıkardı. Sorun, kimi ülke ve çevrelerin iddia ettiği üzere, Çin'in söz konusu ürünleri sübvanse mi ettiği, yoksa G7 ekonomilerinin ulaşamayacağı düzeyde düşük bir üretim maliyeti ve buna göre dengeli bir fiyattan mı piyasaya sürdüğü?
Sonuç olarak, G7 ekonomileri, önemli bir ikilem ile karşı karşıyalar. Bir yandan Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) son raporları ve COP26, COP27 ve COP28'de tartışılanlar ve alınan kararlar ışığında, yüzde 100 elektrikli ve temiz enerji ağırlıklı bir dünyaya geçiş için yatırımların en az iki katına çıkarılması gerekiyor. Diğer yandan da söz konusu 'üçlü ürün' olarak tanımlanan 'yeşil ürünler'e tüm dünyanın yüksek miktarda ve kabul edilebilir bir maliyet, fiyatla ulaşması ve yeşil dönüşümün hızlanması gerekiyor. Tüm dünya bu arayışlar içerisindeyken, Çin'in söz konusu ürünlerdeki ihracat artışı, sadece bir yılda elektrikli araçlarda yüzde 132'ye, lityum pillerde yüzde 87'ye ve güneş enerjisi için kritik önemde olan fotovoltaik ürünlerde ise yüzde 68'e ulaştı.
Çin kendisine yönelik 'kapasite fazlası' ve 'sübvansiyon' yönündeki yakıştırmaları reddetmesi bir yana, uluslararası raporlara da yansıyan küresel iklim krizi ile mücadele konusunda G7 ülkeleri eğer samimi iseler, yeşil dönüşüm için gerekli olan ürünlerde gözlenen küresel talep sıçramasını karşılamak üzere gelişmiş üretim kapasitesini devreye sokmasından daha doğal bir adım olmayacağını ifade ediyor. Bununla birlikte, başta ABD ve AB, ayrıca Japonya ve Güney Kore için, hem 'üçlü ürün', hem 'kritik mineraller', hem de 'yarı iletkenler ve çip' alanında Çin'le rekabet daha da zorlaşacak gözüküyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA