Dünya ekonomisi 2008 küresel finans krizinden sonraki 12 yılı küresel büyüme ve küresel ticarette bir toparlanma dönemi olarak geçirdi. Bununla birlikte, küresel GSYH büyüklüğü ve küresel ticaret hacminde önceki dönemlerde öngörülmüş hedeflerin en az 5 yıl gerisine düşülmüş olduğunu da unutmamak lazım. Söz konusu 12 yıllık dönemi küresel enflasyon seviyesi açısından hayli makul, küresel büyümede de belirli bir trendin içerisinde olunması nedeniyle küresel borç yükünün fazlasıyla gündemde olmadığı bir süreçle geride bıraktık. Ve, 2020'den bu yana, önce küresel virüs salgını, ardından Rusya- Ukrayna Savaşı, iki 'siyah kuğu'nun sebep olduğu ana ve artçı etkilere bağlı olarak hem küresel ekonomi, hem küresel ticaret bambaşka bir 'iklim'in içerisine savruldu. Üstüne gelen Gazze trajedisi ve Orta Doğu girdabıyla, sorunlar yumağa dönüşme eğilimi göstermeye başladı.
Küresel ekonomide 4 temel sorunun 'derinleştiğine' şahit oluyoruz. İlki, yapışkan küresel enflasyon sorunu. Küresel ve bölgesel jeopolitik ve jeoekonomik gelişmeler küresel tedarik zincirinde ve geleneksel ulaştırma koridorlarında ciddi bir kargaşaya sebep olmuş durumda. Bu nedenle, küresel enerji fiyatları (petrol ve doğalgaz) ve küresel kıymetli maden fiyatları yukarı yönde bir baskıyla karşı karşıya. Üstüne gelen küresel iklim krizi, küresel tarım ve gıda arz güvenliğine dair riskler de oluşturuyor. Bugün önceki seviyelerine göre gevşemiş olan küresel gıda fiyatlarının önümüzdeki kısa ve orta dönemde yeniden yükselmeyeceğinin bir garantisi yok. Bu nedenle, jeopolitik ve jeoekonomik gerginliklerin bir parçası haline gelen enerji, maden, kritik metal ve minerallerin fiyatlarıyla, ulaştırma ve lojistik maliyetlerindeki dalgalanmalar ve küresel gıda arz güvenliğine dair endişeler, bir tarafıyla 'maliyet yönetimi' ayaklı, diğer tarafıyla ise 'talep yönlü' bir 'yapışkan enflasyon' sorununu derinleştirmekte.
Bu durum, bizi dünyanın önde gelen merkez bankalarının 'yapışkan enflasyon'la mücadelede zorlandıkları iki küresel ve 'derinleşen' soruna daha taşıyor. Yani, ikinci derinleşen küresel sorun olan 'yetersiz büyüme' ile üçüncü derinleşen küresel sorun olan 'küresel borç girdabı'. Merkez bankaları küresel ölçekte, bilhassa başta G7 ekonomileri olmak üzere, gelişmiş ekonomileri ve yükselen gelişmekte olan ekonomilerin ardından gelen orta düzeyinden altında gelişebilmiş ekonomileri vuran, yükselen gelişmekte olan ülkeleri de zorlayan 'yetersiz büyüme' sorununu derinleştirmeden, 'yapışkan enflasyon'la mücadelede nasıl bir yol haritası oluşturmalara gerektiğin hararetli bir şekilde tartışıyorlar. Çünkü, 'arz yanlısı' şokları absorbe eden para politikası reçetelerinden, artık yeni nesil 'talep yanlısı' şokları absorbe edecek yeni yol haritalarına ihtiyaç duyulmakta. Bu da, 'direkt kontrol politikaları'na yönelik ihtiyacın adeta katlanmasına sebep oluyor.
Üstelik, tasarruf alışkanlarının yeni nesillerin yaşam tarzı ile birlikte zayıfladığı ve finansal okuryazarlık sorununun, gelişmiş ve gelişmekte olan farketmeksizin, etkili olduğu bir konjonktürde. Bu da üçüncü derinleşen soruna bizleri götürüyor; 'küresel borç girdabı'. 2020 küresel virüs salgınına kadar yeterince gündemde olamayan küresel borç girdabı, 'Kovid-19'un sebep olduğu ekonomik ve sosyal tahribatı telafi etmesi gereken önde gelen ekonomilerin kamu harcamaları ve kamu desteklerine asılmasıyla; özel sektörün kredi kullanımının da katlanmasıyla daha da derinleşmiş durumda. Üstelik, merkez bankalarının sıkılaştırıcı para politikası yol haritası ister istemez borçlanma maliyetlerini arttırırken. Bu üç 'derinleşen' sorunun üzerine gelen dördüncü sorun ise 'küresel siyasi ve ekonomik kutuplaşma'. Bu sorun önümüzdeki 10 yılın trendlerini, kıtalar ve coğrafyalar arasında derinleşen rekabeti tanımlıyor. Ve, küresel ölçekte 'yapışkan enflasyon', 'yetersiz büyüme' ve 'ağırlaşan küresel borç sorunu'nu daha da derinleştirecek senaryo ve olasılıklara işaret ediyor. Cuma günü bu başlığı daha detaylı inceleyeceğiz.