OECD'nin 7 Mart'ta açıklanan 'Küresel Borç Raporu 2024', 2023 yılı sonunda küresel ölçekte devlet tahvili ve şirket tahvili borçlarının toplam hacminin neredeyse 100 trilyon dolara ulaştığını ve küresel GSYH ile eşitlendiğine işaret ediyor. Bunun anlamı, hem devlet tahvili hem de şirket tahvili piyasasından borçlanmanın dünya çapında önemli ölçüde arttığı. Küresel ölçekte, tahvil yoluyla finansman, 2008 küresel mali krizinden bu yana, başta merkez bankalarının krizleri atlatmak adına tercih ettikleri parasal genişleme odaklı genişletici para politikalarıyla birlikte büyümesini sürdürmüş gözüküyor. 2023 yılı sonu itibariyle OECD üyesi ülkelerin toplam devlet tahvil borcu, 2008'den bu yana 30 trilyon dolar artışla, 54 trilyon dolara ulaşmış durumda.
Bu rakamın bu yıl, 2024'de artışını sürdürerek 56 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. ABD devlet tahvilleri küresel hacmin yaklaşık yarısını tek başına temsil ediyor ve bu pay 2008'e göre iki katına çıkmış durumda. Çin'in yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomiler grubunun küresel tahvil piyasalarından aldığı pay içindeki oranı da iki katına çıkarak, toplam hacmin neredeyse yüzde 30'una ulaştı. Toplam küresel şirket tahvili borcu ise aynı dönemde 21 trilyon dolardan 34 trilyon dolara yükseldi. Bu artışın yüzde 60'tan fazlası reel sektör şirketleri kaynaklı. Derecelendirme notu yüksek tahvillerde düşük getiriler, yatırım yapılabilir notu olmayan tahvil piyasasının genişlemesi, daha düşük dereceli şirketlerin pazara erişmesine olanak tanıdı. Derecelendirme notu yatırım yapılabilir olmayan tahvillerin ödenmemiş borcu 2023 yılı sonunda 3.4 trilyon dolara ulaşarak, yine 2008'in iki katına ulaştı.
Küresel tahvil piyasalarında, 2008 sonrasında sürdürülebilir kalkınma, yeşil dönüşüm, iklim değişikliği ile mücadele ve döngüsel ekonomi gibi çalışma alanlarına yönelik olarak, 'sürdürülebilir tahvil piyasaları'nın öne çıktığı da gözlendi. Çok yeni bir oluşum olmakla birlikte, sürdürülebilir tahvil piyasası hızla büyümekte ve 2023 yılı sonunda sürdürülebilir kurumsal tahvil ihracı hacmi 2.3 trilyon dolara, kamu bazlı sürdürülebilir odaklı tahvil ihracı tutarı ise 2 trilyon dolara ulaştı. Bilhassa, 'Kovid-19' küresel virüs salgının ekonomik etkilerini bertaraf etmek için önde gelen merkez bankalarının parasal genişleme ve bilançolarını tahvil alımı ile genişletme kararı ile, 2020-21 döneminde, OECD üyesi ülkelerin devlet tahvili ihracı 2020'de 15.4 trilyon dolara ulaştı. Yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomilerdeki devlet tahvili ihraçları ise, 2021'de bir rekor kırarak, 3.2 trilyon dolara ulaştı. Aynı dönemde, kurumsal şirketler tarafından yapılan tahvil ihraçları 2020'de 6.9 trilyon dolar gibi bir zirveye ulaşarak, 2008-19 ortalamasının neredeyse yüzde 50 üzerine çıktı.
Üstüne gelen Rusya-Ukrayna Savaşı ile sıçrayan enflasyona karşı, önde gelen merkez bankaları finansal koşulları ciddi oranda sıkılaştırınca, OECD ülkelerinin devlet tahvili ihraçları 2022'de 2021'e göre yaklaşık yüzde 16 düşmesine rağmen, halen salgın öncesi seviyelerin önemli ölçüde üzerinde kalmaya devam ediyor ve 2024'te yeni bir rekor seviyeye ulaşması beklenmekte. Buna karşılık, kurumsal şirket tahvil ihraçları ise 2022'de yüzde 25 düştü. Yatırım sınıfında olmayan kurumsal ihraçlar ise yüzde 74 daraldı. 2023'de ise, hem toplam hem de yatırım dışı notu olan tahvil ihraçları 2022 seviyesinde kaldı. Küresel tahvil piyasalarını önümüzdeki üç yıl iki temel risk bekliyor. Bunlardan ilki dünyanın önde gelen merkez bankalarının parasal sıkılaştırma ve bilanço küçültme amaçlı olarak küresel tahvil piyasalarından borçlanmayı desteklemekten, absorbe etmekten vazgeçmesi. İkinci büyük risk ise, yakın dönemde önemli miktarda tahvil borcunun yeniden finanse edilmesi gerektiği gerçeği. Türkiye'nin mali disiplin ve düşük kamu borcu oranı ise, bizi bu türbülanstan korumaya devam edecek.