Dünyanın önde gelen 40 ekonomisinin tümü küresel ekonomi- politik sistemin yönetişim mekanizmasının adeta çökmüş olmasından dolayı mutsuz ve endişeli. Yönetişim mekanizmasının çöküşünün en önemli gerekçelerinden birisini küresel düzeni kurduğu ve yönetmekte olduğu iddiası ile ön planda gözüken ülkelerin bizzat kendi elleriyle sebep olduğu 'adaletsiz', 'eşitsiz', 'vurdumduymaz', evrensel değerleri ve ahlaki normları yerle yeksan eden tavırları. Bu 'kibirli', 'üstenci' tavır, son 15 yıl öyle bir tırmanış gösterdi ki, küresel yönetişimi temsil eden uluslararası teşkilatların saygınlığı, küresel ekonomi-politik sisteme duyulan güven çöktü.
'Kovid-19' küresel virüs salgını ve Rusya-Ukrayna Savaşı, iki siyah kuğu ve üstüne gelen Gazze dramı, insanlık veya uygarlık adına en utanç verici 'bencillik'lere, en kabul edilemez 'sorumsuzluk'lara ve körü körüne itaat edilen etik dışı davranışlara milyarlarca insanın muhatap olmasına sebep oldu. Ne tarım-gıda arz güvenliği için, ne enerji arz güvenliği için, ne salgın hastalıklarla mücadele için kimsenin birbirine güveni kalmadı. Medeni olduğu iddia edilen ülkelerde, insanların 'tuvalet kağıdı' için dahi birbiriyle yumruklaştıklarına şahit olduk. Barış ve güvenlik, kalkınma ve refah, insan hakları, çevre, sağlık, göç ve terörizm; bu meselelerin tümü küresel yönetişim sisteminin yapısal ve normatif sorunları nedeniyle adeta sahipsiz kalmış durumda.
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin mevcut 5 ülkeye haiz 'veto hakkı' mekanizması, başta G20 olmak üzere, tüm küresel platformlarda ve bilhassa 'Küresel Güney' ülkeleri nezdinde artık her daim eleştirilen, itiraz edilen, değişmesi talep edilen, demode bir 'Soğuk Savaş' kurgusu olarak tanımlanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ilk kez 2013 yılında BM Genel Kurulu'nda dile getirdiği ve demode bir 'Soğuk Savaş Doktrini' ile küresel yönetişim sisteminin yürümesinin mümkün olmadığını tanımlayan 'Dünya 5'ten Büyüktür' şiarı, yükselen gelişmekte olan ekonomiler ve 'Küresel Güney' uluslararası ekonomi-politik sistemin karar alma mekanizmasında hak ettikleri mevkiyi elde edene kadar küresel sisteme duyulan güvenin asla tesis edilemeyeceğini vurguluyor.
Son G20 dışişleri bakanları zirvesinde, Dışişleri Bakanımız Fidan 'Küresel Yönetişim Reformu' oturumunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın her platformda altını çizdiği 'Dünya 5'ten büyüktür' şiarıyla, Gazze başta olmak üzere pek çok konuda 'adım atamayan' Güvenlik Konseyi'nin BM'nin tüm sistemlerinin saygınlığına gölge düşürdüğüne dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın reform vizyonunu en net şekilde vurguladığı 'Daha Adil Bir Dünya Mümkün' eseri, gerekli reformların yapılması halinde BM'nin yalnızca 'güçlü' olanların değil, tüm üye devletlerin çıkarlarına etkili bir şekilde hizmet edebilen, krizlere hızlı yanıt veren, temsilde daha adil, hesap verebilen bir yapıya dönüşebileceğini savunuyor.
Şu noktanın altını tekrar çizelim: 'Soğuk Savaş' döneminin armağanı olan küresel yönetişim sisteminden duyulan 'derin hoşnutsuzluk' da artık küresel bir boyut kazandı. Bu durum özünde 'hayırlı' bir gelişme. Çünkü, ancak kollektif bir hoşnutsuzluk ile, yeniden yapılanması elzem olan küresel yönetişim sisteminin sebep olduğu krizlerle daha samimi bir şekilde yüzleşebiliriz. Thomas Edison'un dediği gibi: 'Hoşnutsuzluk ilerlemenin ilk gerekliliğidir'.