Rusya-Ukrayna Savaşı, Avrupa'yı, bilhassa Rusya ve Ukrayna'dan ithal edilen tarım ve gıda hammaddeleri, gübre, doğalgaz ve petrol ürünleri, madenler, nadir metaller, otomotiv gibi kritik imalat sanayi sektörü ara mamulleri ile, ayçiçek yağı gibi nihai gıda ürünlerinden başlayarak, pek çok tüketim malı tedariğinde zorlamaya devam ediyor. Türkiye'nin etkili desteği ile, Türkiye ile Birleşmiş Milletler'in (BM) inisiyatifinde 1 yıldır sürdürülmekte olan Karadeniz Tahıl Koridoru İnisiyatifi sayesinde, küresel gıda fiyatlarında, bilhassa orta ve düşük gelir düzeyindeki ekonomileri rahatlatacak şekilde, düşüşler gözlense de, son 1,5 yıldır küresel gıda fiyatlarındaki dalgalanmadan etkilen Avrupa'nın gıda üreticisi ve tedarikçisi olan firmaları ise henüz bu düşüşleri yeterince ürünlerin satış fiyatlarına yansıtmış değiller.
Bu nedenle, Fransa Maliye Bakanı Bruno Le Maire, geçtiğimiz Cuma günü Fransa'nın önemli bir ulusal ekonomi kanalında yaptığı açıklamada, 75 büyük gıda şirketinden gelecek aydan başlayarak yüzlerce üründe fiyat indirimi yapma sözü aldıklarını ifade etti. Le Maire, gıda şirketlerinin indirim sözlerini tutmamaları halinde 'ciddi vergi cezaları' gibi finansal yaptırımlar ile karşı karşıya kalma riskini göze alacaklarını da bilhassa vurguladı. Ülkemizde de, Ticaret ile Hazine ve Maliye Bakanlığımızın Türkiye'nin önde gelen üreticileri ve perakende zincirleri ile son bir yıldır yürüttükleri bu yönde çalışmalar ve uymayanların mali açıdan cezalandırılabileceğine yönelik duruşu 'kendine göre' eleştirenler, dönüp Fransa'ya baksınlar. Üstelik, Türkiye'de ve Fransa'da gözlenen bu duruş, sadece bu iki ülke ile de sınırlı değil.
Avrupa'nın bütünü, 'daha sert' fiyat denetimleri, gıda karneleri, hatta kurallara uymayan ve hükümetlerin talep ettiği desteklerden kaçınan ve bu dönemde kapanma kararı alan özel sektöre ait fabrikaların gerekirse devralınması gibi olağanüstü tedbirleri akıllara getiren tartışmalara, 'Savaş Ekonomisi' koşullarını gündeme getiren tartışmalara yoğunlaşmış durumda. Avrupa Birliği'nin (AB) İç Pazar Komiseri Thierry Breton, geçtiğimiz mart art ayından bu yana 'Savaş Dönemi Ekonomisi' ifadesini sıklıkla kullanması bir yana, 'savaş dönemi' tedbirlerini sadece temel ürünler ile de sınırlı tutmayıp, aynı zamanda AB üyesi ülkelere hem Ukrayna'ya vermek üzere, hem de kendileri stoklarını güçlendirmek üzere, mühimmat ve silah üretimini hızla arttırma çağrısı da yapıyor. AB komiseri Breton, son dönemde gerçekleştirdiği önemli sayıda silah üretim tesisi ziyaretlerinde, uzun vadeli sözleşmelerin imzalanmadığına dikkat çeken üreticilerin şikayetlerini not almış durumda.
Breton, ziyaretler sonrasında ortaya çıkan temel gerçek ve sorunlar ışığında, söz konusu üretici firma ve şirketlere yönelik finansman imkanlarının artırılması ve ortak satın alımlardaki engellerin hafifletilmesine yönelik olarak alınan AB kararlarına rağmen, AB üyesi ülkelerin ulusal düzeyde işleri bu kadar çok yavaş ilerletmelerinden de endişeli. Almanya ise, tersine, 'Savaş Ekonomisi' teriminin bu kadar açık ve net kullanılmasından memnun değil. AB Komiseri Breton'un endişelerini bu şekilde dile getirmesinin çözüme katkı sağlamayacağını belirtiyorlar. Ancak, endişeleri artarak devam eden Ukrayna'nın AB ülkelerinden destek beklentisi de her geçen gün katlanarak artıyor. Almanlar, söz konusu terimin Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından da dile getirildiğini belirterek, Avrupa'da 2. Dünya Savaşı ve sonrası dönemde 'karne uygulaması' korkularını tırmandırabileceğine dikkat çekiyorlar. Estonya Savunma Bakanı Hanno Pevkur ise kendi ülkesinde 'Savaş'ın oluşturduğu tehdidin yeterince güçlü olduğunu; 'Savaş Ekonomisi' teriminin kullanılmasına gerek bile duyulmayacak ölçüde zaten güçlü bir farkındalık olduğunu hatırlatmakta. Bakalım, Avrupa 'işin ciddiyeti' konusunda aynı frekansı yakalayabilecek mi?