11 ilimizi etkileyen asrın felaketinde, 'Deprem Bölgesi'nin ekonomik hayatını yeniden 'dirençli' hale getirmek adına atılacak adımlarda 'tarım sektörünün vazgeçilmez bir rolü söz konusu. 11 ilimizin Türkiye'nin GSYH'sındaki payı yüzde yüzde 9.3 iken, Türkiye'nin tarımsal üretim katma değerindeki payı yüzde 14.3. İhracattaki payı, GSYH'daki payına yakın, yüzde 8.5. Buna karşılık Türkiye'nin tarımsal ürün yapılan topraklarının yüzde 16'sı bu bölgede yer alıyor. Öyle ki, Konya gibi tarımsal üretimde öteden beri önemli bir yeri olan bölgemize göre, uzmanlar 2.5-3 kat büyüklükte, yaklaşık 3.7 milyon hektar verimli tarım arazisine işaret ediyorlar. Cuma günkü yazımızda, bölgenin önümüzdeki 25-50 yıl, Afrika'nın tarımsal ürün ve gıda ihtiyacını karşılayacak en önemli tarım üretim ve lojistik merkezi olabileceğini belirtmiştik.
Bu nedenle, 11 ilimizin master planları yeniden tasarlanırken, şehirlerimizin sağlam arazide inşası yeniden projelendirilirken, tarımsal üretim alanlarının daha geniş ölçüde şehirlerin ekonomisine kazandırılması önemli. Adana ve Antakya, hepimizin bildiği gibi, başta narenciye ürünleri olmak üzere, adeta Türkiye'nin ciddi miktarda yaş sebze ve meyve tedarikini karşılamakta. Keza, Kahramanmaraş pamuk, mısır ve her türlü biber bazlı üretimde öncelikli bir ilimiz. Bu illerimiz, aynı zamanda, Cumhuriyet tarihi boyunca, tekstil ve gıda gibi kritik sektörlerinin yerli hammadde ve ara mamul ile üretim yapmasını sağlamış olan illerimiz. Gaziantep ve Adana, Kahramanmaraş ile birlikte aynı zamanda önemli sanayi üretim ve ihracat merkezleri. Gaziantep yüksek standartta un üretimi ile de öne çıkıyor.
Gaziantep, aynı zamanda tarımsal ürün ve gıdada, Antakya gibi, zengin mutfak kültürü ve gastronomisi ile de, hem ürün, hem de hizmetler sektörü potansiyeli yüksek illerimiz. Malatya, malum kayısısı ile, Adıyaman üzüm ve tütün üretimi ile, Osmaniye ise yerfıstığı üretimi ile meşhur. Antep fıstığını elbette ki unutmak mümkün mü? 11 ilimizin olduğunu bölge, aynı zamanda hayvancılık endüstrisi açısından da hayli kritik bir bölge. Kendimizi de Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman ve Şanlı Urfa'da büyük baş ve küçük baş hayvan üretimi ve et endüstrisine yönelik yoğun bir tesisleşmeye ve süt inekçiliği, koyun ve keçi besiciliği yapan çok sayıda hayvan çiftliklerinin varlığını ve bölgenin tarımsal aktivitesine yoğun katkısını gözlemledik. Başta, TÜİK olmak üzere, kurumların verileri, 11 milyon civarında küçükbaş hayvan olduğunu, 35 bin de küçükbaş hayvan yetiştiricisi olduğunu gösteriyor.
Bölge, küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde beşte birlik bir büyüklüğü temsil etmesinin yanı sıra, hayvan yetiştiriciliği işini yürüten 250 bin insanımıza, yıkılmış ise, yeniden ahır ağıllar yapılması süreci elbette olacak; bu noktada daha basit metotlarda, geçici ahır ve ağıl amaçlı çadır benzeri, hayvanların barınabileceği imkânlar oluşturulması ve diğer illerimizden hayvan yemi için destek ulaştırılması çok önemli. Sahipsiz kalan hayvanların TİGEM tarafından sahiplenilmesi durumu da elbette radara alınmıştır. Bölge, aynı zamanda büyükbaş hayvan nüfusu açısından da önemli bir bölge. 2 milyondan fazla büyükbaş verisi paylaşılabilir. Yazının başından beri paylaştığımız tüm bu veriler, deprem bölgemizdeki 11 ilimizin, sadece Türkiye'nin değil, Avrupa, Afrika ve Asya'nın da bugün ve gelecekte tarımsal ürün ve gıda ihtiyacını karşılayacak büyük bir potansiyeli barındırdıklarını kanıtlamakta. Bu nedenle, 11 ilimizi yeniden tasarlarken, tarımsal ürün ve gıda üretimleri ile ihracatlarını da katlayacak yeni yaklaşımlar, bölgenin 'dirençli ekonomi' becerisine yeni bir güç katacaktır.