Ramazan bayramının son günü, köşemizi 3 küresel 'megatrend' olan 'mobilite', 'sürdürülebilirlik' ve 'dijitalleşme'nin olmazsa olmazı olan 'maden' ve 'metal'lere ayıralım, dedik. İki 'siyah kuğu' küresel pandemi ve Rusya- Ukrayna Savaşı her ne kadar 3 megatrende yönelik endişeleri, 3 megatrendi yavaşlatacak olayları, süreçleri, gelişmeleri gündeme getirmiş olsa da, küresel ekonomi- politik sistem söz konusu 3 megatrend üzerinden şekillenmeye devam edecek. 3 küresel megatrend 'mobilite', 'sürdürülebilirlik' ve 'dijitalleşme' tümüyle yeni nesil ve yüksek teknolojiye dayalı bir dönüşümü temsil ediyor. Bu nedenle de, bu 3 kritik alandaki değişim stratejik öneme sahip madenleri, metalleri, nadir element ve metalleri de doğal olarak öne çıkarmakta.
İster dijital dönüşüm, ister enerji dönüşümü, ister havacılık ve uzay endüstrisindeki dönüşüm, ister yeni nesil makineler ve 'Endüstri 4.0' dönüşümündeki proses ürünleri, yeni cihazlar, hemen hemen tümü için stratejik öneme haiz madenler, metaller ve nadir elementlere yönelik olarak ülkeler üretim ve tedarik politika ve stratejileri oluşturmaktalar. Dünyanın önde gelen ülkelerinin son bir kaç yıldır yayınladıkları 'milli maden, metal ve nadir element' politika ve strateji raporlarında, hafniyum, helyum, berilyum, magnezyum, germanyum, lityum, volfram, zirkonyum, kobalt, alüminyum, krom, kalay, barit, tellür, renyum, antimon, titanyum, potasyum, bizmut, vanadyum, sezyum, fluorit, galyum, grafit, indiyum, manganez, niobyum, rubidyum, skandiyum, stronsiyum, tantal, arsenik ve uranyum öne çıkıyor.
Dürüstçe itiraf etmem gerekir ise, yukarıda sıralanan maden, metal veya nadir toprak elementlerin belirli bir bölümünü ilk kez duyuyorum. Çin'in yılda kabaca 2 milyar ton demir-çelik üretimi gerçekleştirdiğini dikkate aldığınızda, nadir toprak elementlerinde, bir kaç yıl öncesinin verisi olarak, Çin'in sadece 105 bin ton, Avustralya'nın 20 bin ton, Rusya'nın 3 bin ton, Brezilya'nın 2 bin ton ve Tayland'ın bin 600 ton ürettiğini dikkate aldığımızda, dünyanın nadir toprak elementleri ve nadir metallerde ne durumda olduğunu noktasında bir ipucu yakalamış oluyoruz, hiç kuşkusuz. Rusya-Ukrayna Savaşı, nadir metallerin kaçınılmaz olduğu 'yeşil enerji dönüşümü'nü de vurmuş durumda. Çünkü, savaşın etkisi ile yükselen petrol ve doğalgaz fiyatları zaten ciddi bir olumsuzluk oluştururken, iki ülkeden elde edilen nadir metaller de zora girdi.
Bu nedenle, rüzgâr ve güneş öncelikli 'yeşil ve yenilenebilir enerji dönüşümü' için ihtiyaç duyulan ve geleneksel enerji üretim tesislerine göre 5-6 kat daha fazla kullanılması gereken nadir metal ve minerallerin uluslararası piyasalardaki işlemlerinde Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle ortaya çıkan fiyat sıçraması, ülkeleri 'yeni nesil enerji teknolojileri'ne geçmekte de zorluyor. G-20 Ülkeleri'nin neredeyse tümü, küresel pandemi ve savaş öncesinde 'yeşil, temiz ve yenilenebilir' enerjiye geçişi 'milli strateji' olarak zaten ilan etmişlerdi. OECD çatısı altında çalışmalarını yürüten ve İcra Direktörlüğü'nü Dr. Fatih Birol'un yürüttüğü Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) verileri, 2040 yılına gelmeden bu minerallere olan talebin hızla artacağını gösteriyor. Küresel enerji dönüşümden en çok para kazanan ülkeler, söz konusu nadir toprak elementlerini ve minerallerini çıkaran ülkeleri ile, bunları alıp yeni nesil üretim teknolojileri ile işlenmiş mineral ve metale dönüştüren ülkeler olacak. İkinci kategorinin tartışılmaz lideri ise Çin.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Kerem Alkin | Geleceği şekillendirecek 'maden' ve 'metal'ler