Başta Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) olmak üzere, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası ve önde gelen merkez bankalarının öncelikli gündemi 'küresel enflasyon'. Bu konu, dünya ekonomisi ve küresel ticarete etkileri kadar, ülkelerin fiyat istikrarına yönelik etkisi açısından da önemli. Bununla birlikte, ilginç olan detay, uluslararası ekonomi çevrelerinde konu, manşet enflasyon yüzde 5'e ulaşsa bile, önde gelen merkez bankalarının tepki vermeyecekleri yönünde. Çünkü, küresel ölçekte yükselmekte olan enflasyonun bu yöndeki seyri geçici mi, kalıcı mı, tartışma sürmekte
Uluslararası ekonomi çevrelerinde ağırlık görüş iki başlıkta kendisini gösteriyor. Birincisi, küresel enflasyondaki yükselişin geçici olduğu yönündeki görüşün halen ağır basıyor olması. İkincisi, yükselen küresel enflasyonla ve ülke ekonomilerine etkisiyle klasik para ve maliye politikası tedbirleriyle mücadele edilemeyeceği. Çünkü, 'Kovid- 19'un sebep olduğu ekonomik tahribatı büyümeyle telafi etmek gerekmekte. Oysa, klasik tarzda, yani neoklasik ortodoks tedbirlerle enflasyonu dizginleme eğilimi, büyüme ve kalkınmayı olumsuz yönde etkileyebilir ve küresel pandeminin yaralarını sarmayı zorlaştırabilir.
Bu nedenle, uluslararası ekonomi çevrelerinde, küresel pandeminin etkileriyle mücadele edilirken, enflasyonla da mücadelede öne çıkan yaklaşım 'verimlilik'. Ancak, bu defa, üzerinde hassasiyet ile durulan 'verimlilik' yaklaşımı, aynı zamanda yoğun bir 'dijitalleşme'yi de gerektirmekte. Yani, faizleri arttırıp, para arzını kısarak veya kamu harcamalarını daraltıp, ekonomiye daha fazla vergi salarak değil; 'yüksek verimliliğe' dayalı bir yatırım ve büyüme hamlesiyle, 'dijitalleşme'ye dayalı bir dönüşüm ve geçişle enflasyonla mücadele önceliklendiriliyor. Sürdürülebilirliğe, temiz ve yenilenebilir enerjiye, sıfır karbon ve sıfır atık ilkesine, uçtan uca dijitalleşmeye dayalı bir dönüşümle, hammadde, işgücü ve enerji verimliliğini katlayarak, maliyet enflasyonunu dizginlemek.
'Kovid-19' sonrası döneme yönelik olarak, üretim, yatırım ve tüketim toparlanma mücadelesi verirken, ülke ekonomilerini aşırı soğutmadan enflasyonla mücadele, artık yeni yaklaşımları, verimliliğe dayalı yeni yazılımları, yeni üretim süreçlerini gerektiriyor. Bu başlık, şu anda en çok tarım ve gıda endüstrisi için ele alınmakta. Çünkü, BM Tarım ve Gıda Örgütü'nün (FAO) her ay yayınladığı küresel gıda fiyatları endeksinde, geçtiğimiz mayıs ayı itibariyle artış oranı, 2011 yılının eylül ayından bu yana ki en yüksek oran olarak, yüzde 39,7'ye dayanmış durumda. Eylül 2011'den beri ilk kez, 12 aydır küresel gıda fiyatları aralıksız yükseliyor. Aylık artış ise 2010 yılının ekim ayından bu yana en yükseği.
Bu nedenle, tarımda üretim ve yatırım maliyetlerini azaltacak, rekolteyi yükseltecek en kritik önemdeki konu verimlilik artışı ve enerji maliyetlerinin yönetimi. Ülkelerin gıda güvenliğini sağlayacak şekilde, tarım kesimini verimliliğe özendirecek yatırımlar için desteklemesi ve yenilenebilir enerji metotlarının kullanılması. Bu nedenle, gerek OECD, gerekse de G20 düzeyinde, önümüzdeki sonbaharda yayınlanacak olan 'Gıda Güvenliği Yol Haritası' raporlarını yakından takip etmek yararlı olacak.