6 Ocak 2021 Perşembe günü, uzunca bir süre ne ABD, ne de dünyanın önde gelen ülkelerinin vatandaşlarının zihinlerinden çıkmayacak. 'Demokrasinin beşiği' olduğu genel manada kabul görmüş bir ülkede, ABD Kongresi'nin Başkan Trump taraftarlarınca basılması ve Kongre'nin yasama çalışmalarının engellenmesi, Amerikan toplumu açısından adeta 'darbe girişimi' olarak algılandı ve belirtildi. ABD istihbarat ve güvenlik birimlerinin bir ülkenin iç işlerine, siyasetine, demokrasisine müdahale edip, ABD'nin çıkarları açısından uygun görmedikleri siyasetçileri bertaraf eden 'darbe'leri teşvik ettikleri, hatta organize ettikleri bir dünyada, Washington D.C.'de yaşananlar ibretlikti.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
ABD'nin 46. Başkanı Joe Biden ve ekibini, Demokratlar ağırlıklı olacağı anlaşılan ABD Kongresi'ni, 6 Ocak'ta yaşananların sosyolojisini, ekonomik, toplumsal ve siyasal fay hatlarından beslenen bu öfkenin gerekçesini iyi analiz etmek ve zamanla bertaraf etmek adına önemli bir süreç bekliyor. Bu da şu hassas noktayı gündeme getirmekte; ABD kendi iç meseleleri ile, kendine yakıştırdığı 'dünya jandarmalığı' görevine dayalı küresel müdahaleleri arasındaki dengeyi nasıl oluşturacak? Çünkü, 2008 küresel finans krizinden bu yana daha derinleşmiş olan 'gelir adaletsizliği' sorunu, orta sınıftaki göreceli alım gücü kaybı, KOBİ'lerin mutsuzluğu, aşırı sağ eğilimler ve ABD'nin kılcal damarlarına işlenmiş 'ırkçılık' ile birlikte, ABD'yi 6 Ocak Vakası'na getirmiş durumda.
ABD'nin tarihi adeta ilerleme (progress) ile şiddet (violence) kavramlarından örülmüş, kurgulanmış bir 'film şeridi' gibi. Bir ülkenin aynı gün hem 'özel sektör' bazlı ilk uzaya astronot gönderme projesini başarıyla tamamlarken, diğer tarafta, bir siyahi Amerikalının polis tarafından 'vahşi'ce öldürülmesi nedeniyle 25 kentte sokağa çıkma yasağı ilan etmesi ve adeta 'iç savaş' görüntüsü vermesi bir tek ABD'de görebileceğimiz bir tablo. ABD bir yol ayrımında. ABD'nin 'genetik kodları'na işlemiş 'önü alınamaz ırkçılık'la, sert bariyerle örülmüş 'sınıfsal toplum' anlayışıyla, ısrarla göz ardı edilen 'yoksulluk' ve 'gelir dağılımı adaletsizliği' ile, ABD'nin dünyaya kendisini 'özgürlük ve demokrasinin beşiği' ve 'fırsatlar ülkesi' olarak lanse etmesi giderek daha fazla zora giriyor ve toplumsal öfkeyi giderek derinleştiriyor.
ABD'nin farklı etnik ve dini kimlikler arasında gerçek manada 'eşit' bir toplumsal birliktelik oluşturması, Amerikan ekonomisinin dayanağını oluşturan 'vahşi kapitalizm'i 'insani kapitalizm'e dönüştürmesi, toplumun her kesimine kabul edilebilir düzeyde eğitim ve sağlık hizmeti ulaştırması, artık kendini daha fazla uzak tutamayacağı başlıklar. Onlarca yıldır Washington'daki siyasi ve bürokratik elitistler tarafından şekillendirilmiş, savunma, sağlık, enerji lobilerinin ABD Kongresi'ndeki 'vazgeçilmez güç' gösterisine kurban edilmiş; silah endüstrisinin 'şefkati'ne terk edilmiş; 'yozlaşma' düzeyi hayli risk oluşturan bir sistem, ABD'nin toplumsal fay hatlarını derinleştirdiği ölçüde, 'dengesiz' bir ABD'nin küresel ekonomi-politiğe zarar verme potansiyelini de yükseltiyor. Umut edelim ki, 'feraset' ve 'us' galip gelsin.