İstanbul Ticaret Odası'nın (İTO) geçtiğimiz salı, her ayın ilk gününe denk getirerek açıkladığı İstanbul enflasyon verileri, enflasyonda ağustos ayında da aşağı doğru trendin devam edebileceğine dair umutlarımızı arttırmıştı. Geçen yılın ağustos ayında, ayık bazda yüzde 2.53 artan perakende, yani tüketici enflasyonunun geçtiğimiz ağustos ayında yüzde 0.59'da kalması ve bu sayede, geçen sene yıllıklandırılmış bazda yüzde 16.41 ve geçtiğimiz temmuz ayında da yüzde 13.41 düzeyindeki enflasyonun, ağustos ayında yüzde 11.27'ye gerilemesi umut vericiydi.
İlginçtir, son dönemde, Türkiye'nin en büyük metropolü olmasına rağmen, İstanbul Türkiye'nin bir çok istatistiki bölgesinden daha düşük enflasyon üretiyor. Kayseri, Sivas ve Yozgat'ın içinde yer aldığı istatistiki bölge yüzde 1.25 ile ağustos ayının en yüksek enflasyon üreten illeri olmuş. Bunu, Adana ve Mersin'in yer aldığı istatistiki bölge yüzde 1.22 ile takip ediyor. Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye bir bölge, Şanlıurfa, Diyarbakır bir bölge, Konya ve Karaman diğer bölge olmak üzere, yüzde 1.13, yüzde 1.07 ve 1.05'lik enflasyon oranları söz konusu. 8 istatistiki bölgenin enflasyonu İstanbul'un üstünde. Bu nedenle, ağustos ayı enflasyon oranı, geçen yılın ağustos ayındaki oranı tekrarlayarak, yüzde 0.86 olarak gerçekleşmiş. 2018 yılında ise, 'kur saldırısı' nedeniyle, enflasyon aylık bazda yüzde 2.30 artmış.
Bu nedenle, iki aydır, temmuz ve ağustos ayında yüzde 11,76 ve 11,77 olarak yıllıklandırılmış manşet enflasyon aynı seviyede kaldı. Oysa, giyim ve ayakkabı ana harcama grubunda yüzde -2.11; gıda ve alkolsüz içecekler ana harcama grubunda ise yüzde -0.08'lik fiyat gelişimi önemliydi. Erkek ve kadın kişisel bakım hizmetleri ve ürünleri, hijyenik ve dezenfektan ürünleri, sigorta ve avukatlık hizmetleri, eğitim ve seyahat malzemeleri, saat ve mücevher gibi ürünlerin yer aldığı 'çeşitli mal ve hizmetler' ana harcama grubunun tek başına aylık bazda ürettiği yüzde 5.09'luk fiyat artışı, aylık enflasyon oranının 4 katından fazla. Buna, otel ve lokantalardaki fiyat artışının 1,8 kat daha fazla fiyat artışı gerçekleştirdiğini eklediğimizde, mal ve hizmet üreten sektörlerin halen küresel virüs salgınının ilk 3 ayında uğradıkları mali kayıp ve zararları fiyat artışı ile telafi etme telaşında oldukları anlaşılıyor.
Bu koşullar altında, içinde bulunduğumuz eylül ayında aylık enflasyon yüzde 0,99'un altında kalırsa ve bilhassa geçtiğimiz yılın ekim ayı aylık enflasyon oranının yüzde 2 olduğunu hatırlayarak, ekim ayı enflasyonu yüzde 1'in altında kalırsa, eylül ayında sınırlı, ekim ayında ise daha hissedilir bir yıllıklandırılmış manşet enflasyon düzeltmesi gözlemleyebiliriz. C tanımlı çekirdek enflasyon yıllık enflasyonun çok az altında olsa da, D tanımlı çekirdek enflasyon bir tık üstünde. Yurtiçine satmak üzere mal üreten firmaların girdi maliyetlerindeki artışı, yani maliyet enflasyonunu gösteren Yurtiçi ÜFE'deki artışın da iyi takip edilmesi gerekiyor. Türkiye'nin 'pandemi'ye rağmen, iyi bir maliyet yönetimi becerisi ortaya koyması, enflasyondaki başarıyı hızlandıracaktır.