Geçtiğimiz hafta sonunu Ege'de geçirmem nedeniyle, pazar günü 'Milli Enerji' imkanları ve yer altı zenginliklerinin kullanımına yönelik değerlendirme ve önerileri dile getiren bir yazı kaleme almış ve 'elbette ki' doğayı koruyarak, bu imkanları Türkiye Ekonomisi için seferber etme yönündeki çabaları baltalamaya yönelik, kimi 'küresel gruplar'ca kışkırtılan eylemlerden söz etmiştim. Açıkçası, daha yazının yayınlandığı gün, 'Kaz Dağları'yla alakası olmayan bir altın madenine yönelik 'Kaz Dağları yok ediliyor' protesto eylemi, yazıda dile getirdiğim endişeleri doğrulaması açısından, beni bir kez daha endişelendirdi.
Halkımız, gerçekten nasıl bu derece etkili olabildiğini çözmekte zorlandığım bir 'algı ağı' mekanizmasıyla, 'Kaz Dağları'yla ilgisi olmayan bir maden için, olağanüstü bir hızla organize edilebilip, ne söylerseniz söyleyin, sadece tek bir 'doğru'ya takıldıkları 'sürü psikolojisi' içine düşürülmüştü.
2006'dan beri gözlemlediğim ve son 13 yılda tahminlerimin de ötesinde bir geniş grubu etkisi altına almış olan 'art niyet şizofrenisi', makro ekonomik dengeyi yeniden oluşturmak üzere yürütülen bir dizi çalışmanın veya kurumsal yapıyı iyileştirmeye yönelik adımların bütününe yönelik üzücü bir yaklaşıma dönüşmüş durumda.
Hazine ve Maliye Bakanlığına yurt içi ve dışındaki şirketlere iştirak etme görevinin verildiği son Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi de, ne yazık ki, söz konusu 'art niyet şizofrenisi'nden nasibini aldı. Dün, kararname yayınlandıktan sonra ki 'şizofrenik' tepki, söz konusu düzenlemenin bazı şirketleri kurtarmaya yönelik bir adım olarak yaftalanmasıydı. Oysa, zaten var olan bir yasal imkanın daha derli toplu tanımlanmasıydı kararname.
Üstelik, Avrasya'da 'oyun kurucu' gücü artan, Türkiye'nin münhasır ekonomik alanındaki tüm haklarının korunmasına yönelik süreçlerin yönetildiği bir dönemde, Cumhurbaşkanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın atmaları gerekebilecek olası stratejik adımlara yönelik bir yasal altyapı güçlendirilmesi olarak bakılmalı konuya. Ne yazık ki, 'art niyet şizofrenisi' öyle bir noktaya gelmiş durumda ki, Türkiye'nin stratejik adımlarına yönelik alan oluşturma çalışmalarına 'milli' bir pencereden bakış da buhar olmuş durumda. Umarım, bu 'şizofrenik' bakış açısından tez zamanda kurtuluruz.