Ekonomi alanında alınan tedbirlerin etkisi zaman alır. Türkiye ekonomisi, geçtiğimiz yılın temmuz ayı sonundan ağustos ayı ortasına kadarki zaman diliminde 'döviz kuru' operasyonuyla açıktan bir 'ekonomik saldırı'yla karşı karşıya kalınca, TL'nin sert değer yitirmesinin, yeni devalüasyonun enflasyona geçişkenliğinin (pass-through effect) etkisi de katmerli oldu. Bu nedenle, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın liderliğinde, ekonomi yönetimi 'neo-liberal' anlayışının unutturduğu 'direkt kontrol politikaları'nı devreye alarak, geçtiğimiz sonbahardan bu yana bir dizi tedbir ve düzenlemeyi ardı ardına hayata geçirdiler.
Amaç, kurlardaki aşırı oynaklığı durdurmak ve ekonomide bozulma eğilimi gösteren 'fiyatlandırma alışkanlıkları'nı normalleştirmekti. Ekonomi alanında, bu tür tedbirlerin 3 ile 6 ay arasındaki uygulama sürecinin etkileri, literatürde de gözleneceği üzere, 2 katı bir süre geçtikten sonra, yani ilk etapta, en erken 6 ay, sonrasında 9 ay; ama, en etkili şekilde 12 ay sonra hissedilir. Bu nedenle, 2019 yaz aylarına gelen '9. ayda, enflasyonda 'yapışkanlık etkisi'nin zayıflama emarelerini görmeye başladık. Eş zamanlı, reel kesim güven endeksi ve genel manada ekonomik güven endeksindeki toparlanma da '9. ayda daha kuvvetli hissedilen 'normalizasyon' sürecini teyit ediyor.
Bu dönemin, bir ekonomist olarak, beni içten içe yaralayan yönü, ekonomi literatüründe var olan tedbir ve adımlara ya hiç yokmuş gibi davranılması; ya da 'demode' tedbirlermiş gibi eleştirilmesi oldu. Bu arada, kendileri alternatif çözüm önerisi ortaya koymadan, sadece ağır eleştiride bulunmalarına şahit olduk. Oysa, 'iktisat'ta 'tek' bir 'doğru' yoktur. Türkiye, vatandaşlarını terörden korumak ve bölgesindeki tüm haklarının arkasında durmak adına önemli bir savunma stratejisi yürütüyor. Bir yandan da, ekonomiyi durgunluktan çıkarmaya çalışıyor.
Elbette ki, böyle dönemlerde bütçe açığı yükselir; kamu borcu bir miktar hareketlenir. Bu süreç, hiç bir zaman Ekonomi Yönetimi'nin 'bütçe disiplini'nden saptığı anlamına gelmez. Bu nedenle, 1990'lı yılların alışkanlıklarına dönüldüğü yönündeki kimi iddialar ya 'aşırı'dır; ya da 'maksatlı'dır. Bizler bu 'zorlu' sürece pozitif katkı sağlamak adına, somut 'çözüm önerileri'yle birlikte, yapıcı katkılarda bulunabiliriz. Ekonominin yüzde 50'sinin 'psikoloji' olduğu gerçeğiyle, 'normalizasyon' hızlandıkça, pozitif etki de katlanacaktır.