Malum, son açıklanan 3. çeyrek GSYH büyüme verisinde, yüzde 11.5 düzeyindeki büyüme tahminimi başlığa taşıdığımda, 10 Aralık Pazar günü kaleme aldığım yazının yayınlandığı 11 Aralık Pazartesi günü, TÜİK resmi veriyi saat 10'da açıklayana kadar, sosyal medyada yaptığım tahminle epey dalga geçilmişti. Ta ki, 3. çeyrek büyüme verisi yüzde 11.1 açıklanana kadar. 8 Şubat Perşembe günü, Aralık 2017 sanayi üretim verisi açıklandıktan ve geçen yılın son çeyreğinde Türkiye Ekonomisi'nde sanayinin, 2016'nın son çeyreğine göre yüzde 7.77'lik bir üretim artışı yakaladığının belli olmasından sonra, dün yine oturdum, ince hesap yaptım ve 2017'nin son çeyreğini yüzde 8.4 ile 10.2 arası bir GSYH büyüme performansı ile kapatmış olabileceğimizi buldum. Bu verinin gerçekleşmiş olanı 29 Mart Perşembe günü açıklanacak. 2017'nin son çeyreğinde GSYH büyümesinin yüzde 8.4 ile 10.2 arasında gerçekleşmiş olması ihtimalinden hareket ile tüm 2017 yılı için büyüme oranının yüzde 7.5 ile 8 arası olabileceğini hesap ettim.
Bu, 2017'nin bütününde, G-20 ülkeleri arasında en yüksek büyüme oranını Türkiye'nin yakalamış olduğu anlamına geliyor. Üstelik de, Kayseri başta olmak üzere, pek çok ilimizdeki iş dünyasını şantaj dahil, gerektiğinde en ahlaksız metotları da kullanarak, 'himmet' adı altında haraca bağlamış, illerin katma değerini sömürmüş bir FETÖ'nün hain darbe girişiminin Türkiye Ekonomisi'ne etkilerinin bertaraf edilmeye çalışıldığı; bir zamanlar müttefik bildiğimiz ülkelerin gözümüzün içine baka baka terör örgütlerini ağır silahlarla donattığı bir coğrafyada, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarını Türkiye'nin bekası için yürüttüğümüz bir dönemde. Bu nedenle, Çin ve Hindistan gibi ekonomilerin büyüme oranlarındaki performansı bir birim kabul edersek, Türkiye'nin bunca hainlikle, düşmanlık ve tuzakla etkin mücadele ettiği ve destan yazdığı bir dönemde, 2017'de yüzde 7.5-8 büyüme başarısı, en az 1.5 birimlik bir anlam ifade eder. 2017'yi Çin'in yüzde 6.8, Hindistan'ın 6.7 büyüme ile tamamladığının tahmin edildiği bir ortamda, Türkiye'nin bölgesinde siyasi ve askeri boyutta mücadele verdiği bir ortamda, bu iki ekonomiye en az 0.7-0.8 puan fark atmış olmak her tür takdiri hak eder. Türk iş dünyasının üretim ve ihracat boyutunda verdiği mücadele, 2017'de ihracat hacminin 2014 rekorunu egale etmesi, önde gelen gelişmekte olan ekonomiler ortalama büyümesinin yüzde 4.7, gelişen Asya'nın yüzde 6.5 büyüdüğü; Latin Amerika'nın yüzde 1.3, Rusya'nın yüzde 1.8, Güney Afrika'nın 0.9, gelişmiş ekonomilerin yüzde 2.3 ancak büyüyebildiği; Suudi Arabistan'ın ise yüzde 0.7 küçüldüğü bir ortamda daha da anlamlı hale geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderlik gücü ve siyasetteki kararlılığın sağladığı siyasi istikrar ve Türk reel sektörünün azmiyle, Kredi Garanti Fonu gibi makro ihtiyati çözümlerle yolumuza azimle devam ediyoruz. Bu kararlılık, 2019'da Türkiye'yi yeni ve güçlü bir geleceğe taşıyacak.