18. yüzyıla kadar, dünya ekonomi ve siyasetinin beşiği Doğu, Asya'ydı. Batı, Avrupa, silahlı güce dayalı sömürgecilikle uluslararası ekonomi-politiği eline geçirmeye çalıştı. Sanayi Devrimi ile bu süreci kendi lehine çevirmesini de bildi. ABD, İngiltere'nin, Fransa'nın ve kısmen Meksika'nın sömürgesi olarak, 18. yüzyılın sonlarından itibaren eyaletleri birbirine bağladı ve Kuzey ile Güney eyaletleri arasındaki iç savaştan bir yüzyıl sonra, 2. Dünya Savaşı'nın bitiminde, küresel sistemin lideriydi.
Bununla birlikte, Kuzey Amerika ile Batı ve Kuzey Avrupa'nın uluslararası ekonomipolitikteki liderliği en fazla 50 sene sürdü. 2000'li yılların başlarından itibaren, Asya yeniden yükselişe geçti ve küresel sistemdeki ağırlığını artırmaya başladı.
Ancak, bu yeni süreci salt Doğu-Batı mücadelesi ile tanımlamak doğru olmaz.
Küresel ekonomi-politikte artık bir Güney-Kuzey Yarıküre kapışması da söz konusu.
Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın oluşturduğu BRICS Grubu'nun iki ülkesi Güney Yarıküre'de yer almakta. 2. Dünya Savaşı sonrası, ABD'nin önderlik ettiği birliktelik, bir 'Kuzey-Kuzey' ittifakıydı. Bu nedenle, Kuzey Atlantik Paktı (NATO) kuruldu.
Bugün ise, küresel ekonomi-politikte bir 'Güney-Güney' İttifakı güçleniyor.
Ve Kuzey Yarıküre'nin iki güçlü, oyun kurucu ülkesi olan Türkiye ve Rusya'nın yeni yükselen ittifak olan 'Güney-Güney' İttifakı'nın bir parçası olması arzu edilmekte.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde, geleceğini ve kaderini belirleyecek güce kavuşmuş olan Türkiye'nin Milli Egemenliğe, Milli İrade'ye dayalı yeni 'bağımsız' pozisyonu, Kuzey-Kuzey İttifakı'nın 'küresel' elitlerini, onların emrindeki istihbarat örgütlerini ve maşa konumundaki terör örgütlerini (FETÖ, DEAŞ gibi) çıldırtmış durumda.
Soğuk Savaş döneminde 'Kuzey-Kuzey' İttifakı'nın kontrolüne girmiş Almanya da, işte bu nedenle Türkiye'ye yükleniyor.
Bugün, nüfusu hızla yaşlanan, dünya mal ve hizmet üretimindeki ağırlığını Güney- Güney İttifakı'na karşı kaybetmemek için arayış içinde olan, kendi içindeki huzursuzlukların sebep olduğu aşırı sağcı, faşist eğilimlerin, İslamofobi gibi hastalıklı eğilimlerin pençesinde olan Kuzey-Kuzey İttifakı, küreselleşme karşıtı hareketlerin, küresel ticarette 'korumacılık' eğilimlerinin hortladığı bir girdaba kapılmış durumda.
Buna karşılık, Türkiye'nin de davet edildiği Güney-Güney İttifakı, imkânların paylaşıldığı yeni bir 'küreselleşme'den, serbest ticaret ve dolaşımdan söz ediyor. Dünyadaki yeni güç dağılımının Avrasya bacağında, Türkiye'nin üstleneceği rol için yoğun bir şekilde çalışmayı sürdüreceğiz.