Türk futbolunun hemen her organı, hemen her kurumu, hemen her bireyi yıllardır medyadan yakınır. Onlara göre birçok haber uydurmadır. Gerçeklerle ilgisi bile yoktur. Eleştiriler acımasızdır. Eleştirenler (kimine göre bazıları, kimine göre birçoğu) bilgisizdir, en azından eleştirilenler kadar bilgi sahibi değildir.
Yorumlar saçma sapan fikirlerle doludur.
Bu iddiaların doğruluğu, yanlışlığı konumuz değil. Amacımız "Ne büyük başkan Haluk Ulusoy!" demek de değil. Konumuz Türk medyasının yılbaşında çok büyük bir sınavdan yüzünün akıyla çıktığının önceki gün tescilidir.
Futbol Federasyonu Başkanlığı için yapılan son seçimin üzerinden daha 5.5 ay geçti. Hafızalarınızı bir yoklayın. Siyasetin seçime ne kadar girdiğini hatırlayın. Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Şahin'in "Ulusoy'un aday olmaması şık olur" sözünü... Hatalı yapısı sonucu futbolumuzun içinde olan belediyeleri ve onların aslında siyasi birer kimlik olan başkanlarını, dolayısıyla kulüp başkanlarını... O belediyelerin, bazı bakanların şehirlerinin takımlarının oylarındaki gidip gelmeleri..
Bugün Yunanistan'ın FIFA'da karşılaştığı sorunun belki de çok daha büyüğünü yaşamış ve yaşıyor olabilirdik... Eğer medya olmasaydı...
SABAH'taki "Bu nasıl özerklik?" manşeti, birçok medya kuruluşunun da siyasetin futbola bulaşmasının yanlış olduğunu vurgulayan haber ve yorumları olmasa o seçimden çıkacak sonuç FIFA'da nasıl algılanacaktı?
Belki Türkiye'den kimse (Yunan Federasyon Başkanı için iddia edildiği gibi) bizi FIFA'ya şikayet etmezdi ama uluslar arası kuruluşların bu tip gelişmeleri ne kadar yakından izlediği bilinirken bir ihbara da gerek olmazdı zaten . Sadece ve sadece seçimin olduğu günkü (19 Ocak) TBMM tutanaklarına bakılsa bile yeterdi.
Hem unutmayın ki, Yunanistan belki de FIFA'da tepki çeken yasayı değiştirerek bu işten sıyıracak. Ama biz siyasetin burnunu sokup, sonucunu belirlediği bir seçimin lekesini çıkaracak beyazlatıcıyı nereden bulacaktık?